Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/5309 Esas 2022/7412 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/5309
Karar No: 2022/7412
Karar Tarihi: 06.10.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/5309 Esas 2022/7412 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2022/5309 E.  ,  2022/7412 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki kurum işleminin iptali - menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; davalı kurumun 24/02/2014 tarihli yazısı ile Türk Eczacıları Birliği üyesi eczanelerden ilaç teminine ilişkin 2009 yılı protokolünün (6.3.3.) ve (6.3.24.) maddeleri dayanak gösterilip, hakkında toplam 329,60 TL cezai şart uygulanarak uyarıldığını ve sözleşmesinin 1 (bir) yıl süreyle feshedileceğinin, kurum zararı olarak da aynı protokolün (4.3.6.) maddesi uyarınca 19.978,94 TL'nin tahsil edileceğinin bildirildiğini; kurum işleminin soyut iddialara dayandığını, kaldı ki hastalara ilacı teslim ederken kimlik kontrol yükümlülüğünün de bulunmadığını ileri sürerek; kurum işleminin iptali ile cezai şart ve reçete bedeli kesintisi toplamı olan 20.308,54 TL davalıya borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
    Davalı; davaya konu kurum işleminin yasal mevzuat ve sözleşme hükümlerine uygun olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece; 17/11/2014 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak; sözleşmenin feshine yönelik kurum işlemin iptalinin istenemeyeceği, ancak reçeteye konu ilaçların kurum sigortalısı hastalar tarafından kullanılması nedeniyle kurum zararının oluşmadığı, bu nedenle 329,60 TL cezai şart ve 19.839,97 TL tutarındaki reçete bedeli kesintisinden davacının davalıya borçlu olmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davacının davalıya 19.978,74 TL’den borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine; Yargıtay 13. (kapatılan) Hukuk Dairesi’nin 19/10/2016 tarihli ve 2015/29293 esas, 2016/18805 karar sayılı kararıyla; “Somut olayda; mahkemece kararın gerekçe kısmında davalının uygulamış olduğu 329,60TL’lik miktardan dolayı davacının borçlu olmadığının kabul edildiği ifade edilirken, hüküm kurulurken “davanın kısmen kabulü ile, davacının feshin iptaline dair talebinin reddine, davacının kuruma 19.978,74 TL borçlu olmadığının tespitine, davacının 329,60 TL cezai şarta ilişkin borçlu olunmadığına dair talebinin reddine,” denilerek hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulması usul ve yasaya aykırıdır...”gerekçesiyle bozulmuştur.
    Bozmaya uyan mahkemece; davanın kısmen kabulüne, sözleşmenin feshine dair kurum işleminin iptali isteminin reddine, davacının davalıya 329,60 TL cezai şart ve 19.978,74 TL reçete bedeli kesintisi toplamı olan 20.308,34 TL’den borçlu olmadığının tespitine dair kararın davalı tarafın temyizi üzerine; Dairece verilen 05/03/2020 tarihli ve 2020/687 esas 2020/2057 karar sayılı kararla; “2012 yılı Türk Eczacıları Birliği Üyesi Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin Protokolün (5.3.14.) maddesinin davacı tarafından ihlal edilmesi nedeniyle uygulanması gereken aynı protokolün (4.3.6.) maddesinde; “ Protokolün (5.3.) numaralı maddesindeki fiillerin tespit edildiği reçete veya ilaç bedelleri ödenmez. Kurumca yapılan yersiz ödemeler varsa, ödeme tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte eczacının Kurumda tahakkuk etmiş alacağından mahsup edilir.” şeklinde düzenleme yapıldığı, bu nedenle yönlendirmeye konu reçete bedelleri toplamı olan 19.978,74 TL’nin davacıdan tahsilinin gerektiği, iptaline karar verilmesinin sözleşme hükümlerine aykırı olduğu” gerekçesiyle, bozulmuştur.
    Bozmaya uyan mahkemece; davacı eczacının 2009 protokolünün (6.3), 2012 protokolünün (5.3) numaralı maddelerine aykırı davrandığı, fiillerin tespit edildiği reçetede fiili ilgilendiren ilaç bedellerinin ödenmemesi gerektiği, kurumun tahakkuk ettirdiği para cezasının yerinde olduğu anlaşılmakla davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine; Dairece verilen 21/09/2021 tarihli ve 2021/4171 esas, 2021/8759 karar sayılı kararıyla; “...mahkemece; 2009 yılı protokolünün (6.3.3.) maddesi dayanak gösterilerek davalı tarafından davacı hakkında uygulanan 329,60 TL cezai şart yönünden tesis edilen hükmün, bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiği, davacı yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu dikkate alınarak, bozma sonrası bu hususta yeniden inceleme yapılmaksızın, yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir...”gerekçesiyle bozulmuş, bozma kararına karşı davacı tarafın karar düzeltme talebi reddedilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne; davacının davalı kuruma kurum zararı olan 19.978,74 TL borçlu olmadığının tespitine, uygulanan 329,60 TL cezai şart yönünden tesis edilen hüküm bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiğinden, yine davacının feshin iptaline ilişkin talebi bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiğinden, bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1) Dosyadaki yazılara, mahkemece bozmaya uyulmuş olmasına ve bozma kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2) Mahkemece, her ne kadar bozmaya uyma kararı verilmiş ise de bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
    Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
    Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Hukuk Genel Kurulunun 20/12/2013 tarihli ve 2013/23-131 E. 2013/1681 K. sayılı kararı).
    Somut olayda; mahkemece verilen 28/03/2017 tarihli karara karşı yapılan temyiz incelemesi neticesinde Dairece verilen 05/03/2020 tarihli ve 2020/687 esas 2020/2057 karar sayılı kararda; Kurumca uygulanan 329,60 TL cezai şart hakkında davacının borçlu olmadığının tespitine dair hükmün bozma kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle kesinleştiği, ayrıca davacı tarafın temyiz talebinde bulunmamış olması nedeniyle Kurumca yapılan sözleşmenin 1 yıl ve 3 ay süreyle feshi işlemlerinin iptali taleplerinin reddi kararının da kesinleştiği, 19.978,74 TL’nın tahsili işleminin de iptaline karar verilmesi taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırıdır denilerek kesin bozma yapılmasına rağmen davanın kısmen kabulüne, davacının davalı kuruma kurum zararı olan 19.978,74 TL borçlu olmadığının tespitine yönelik hüküm tesis edilerek davalının usuli kazanılmış hakkının ihlal edildiği anlaşılmaktadır.
    Hal böyle olunca mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda;
    Kurumca davacı hakkında uygulanan 1 yıl ve 3 ay süreyle sözleşmenin feshi işlemlerinin iptali talebinin reddine ve 329,60 TL cezai şart hakkında davacının borçlu olmadığının tespitine dair tesis edilen hükümlerin bozma kapsamı dışında kalarak kesinleştiğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, kurum zararı olarak davacıdan 19.978,74 TL tahsil edilmesine dair işlemin iptali talebinin reddine şeklinde hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    3) Bozma nedenine göre davalının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440 maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara