Esas No: 2012/3116
Karar No: 2012/4276
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/3116 Esas 2012/4276 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişiler vekili ile davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, 19.12.1994 tarihli dava dilekçesinde ... köyü 141 ada 1 ve 18 parsel sayılı taşınmazların 1992 yılında yapılan kadastro sırasında sit alanı olarak Hazine adına tespit ve tescil edilmişse de uzun yıllardır kendi zilyetliğinde olduğunu bildirerek, Hazine adına kayıtlı tapunun iptali ile adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, 141 ada 1 parselin I. derece doğal sit alanında kaldığı ve zilyetlikle kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine, 18 parselin III. derece arkeolojik sit alanında kaldığı, zilyetlikle kazanma koşullarının da oluştuğu gerekçesiyle davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler vekili ile davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1966 yılında seri bazda yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1985 yılında 2/B çalışması ve unutulan ormanların kadastrosu yapılarak kesinleşmiştir. Genel arazi kadastrosu işlemi 1992 yılında kesinleşmiştir.
1) Davacılar vekilinin 141 ada 1 parsele yönelik temyiz itirazları bakımından; Çekişmeli taşınmazın büyük bölümünün yüksek eğimli, delicelik, taşlık nitelikte bulunduğu, bu hali ile zilyetlikle kazanılacak yerlerden olmadığı gibi, ayrıca 1. derecede arkeolojik sit alanı içinde kaldığı, davanın devamı sırasında 22.05.2007 tarihinde kabul edilen ve 30/05/2007 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren 5663 sayılı Yasayla değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasının 11. maddesinin 2. cümlesindeki “ Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca 1. grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez.” şeklindeki düzenleme gereğince 1. derece arkeolojik sit alanı olarak belirlenen alan içinde kaldığı anlaşılan taşınmazın zamanaşımı yoluyla kazanılmasına yasal olanak bulunmadığı, kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasasının ve bu yasayı değiştiren hükümlerin henüz kesinleşmemiş olan davalara uygulanması gerektiği belirlenerek, 1 parsel yönünden davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre davacılar vekilinin 1 parsele yönelik temyiz itirazlarının reddi ile bu parsele yönelik hükmün onanması gerekmiştir.
2) Hazinenin 141 ada 18 parsele yönelik temyiz itirazlarına gelince;çekişmeli taşınmaz 1992 yılında yapılan genel kadastro sırasında 5223 m2 yüzölçümünde tarla niteliğiyle ... adına tespit edilmişse de; Hazinenin itirazı üzerine 20.03.1992 tarihli komisyon kararı ile 3. derece arkeolojik ve 2. derece doğal sit alanında kalması nedeniyle Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, davacılar zilyedlikle kazanılacak yerlerden olduğunu ileri sürerek tapu kaydının iptalini istemişlerdir.
Mahkemece taşınmazın orman sayılmayan ve 3. derece arkeolojik sit alanında kalan yerlerden olduğu ve kazanma koşullarının davacılar yararına gerçekleştiği gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki: Keşif sırasında dinlenen orman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, çekişmeli taşınmazın eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılmayan yerler içinde kaldığı bildirilmiş, ancak, incelenen belgelerin tarihi belirtilmemiş, dairenin 28.09.2011 günlü geri çevirme kararı üzerine aynı bilirkişi tarafından düzenlenen ek raporda, dava konusu 18 parselin hem 1978 hem de 1959 tarihli memleket haritasında kısmen (batı bölümünün) yeşil alanda yer aldığı bilgisi yer almıştır. Bu durumda hükme esas alınan rapor ile ek rapor arasında çelişki meydana gelmiştir. Ziraat uzmanı bilirkişi de 18 parselin 15-20 yıldır ekilmediğini, üzerinde 80-100 yaşlarında deliceden aşılı 27 adet zeytin ağacı bulunduğunu, eğiminin % 1-3 olduğunu bildirmiştir.Her ne kadar 3. derece arkeolojik sit alanları zilyedlik yolu ile kazanılabilirse de, 6831 sayılıYasanın 1/I maddesi “ sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle, 3573 sayılı özel Yasası gereğince devlet ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş yabani zeytinlikler orman sayılmaz” hükmünü içermektedir.Davacılar bu tür bir mülkiyet belgesine dayanmadığına göre, taşınmazın kısmen veya tamamen orman sayılan yerlerden olup olmadığının belirlenmesi uyuşmazlığın çözümünde önemlidir.
3402 sayılı Kadastro Yasasının 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten, tespit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülen taşınmazların, Kadastro Yasasının 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen Orijinal renkli memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereskopik çift hava fotoğraflarının stereskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
O halde; mahkemece yeniden yapılacak keşifte, öncelikle, 1959 ve 1978 tarihli memleket haritaları ve bunların yapımına esas alınan hava fotoğrafları stereskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin ne olduğu belirlenmeli, orman sayılan ya da orman içi açıklık konumunda olan bölümlerde davacıların yukarıda açıklandığı şekilde bir
mülkiyet belgesine dayanmadıkları gözönünde bulundurularak, bu bölümler yönünden davanın reddine karar verilmeli, orman sayılmayan bölümlerde ise zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü, kimden kime geçtiği ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak sorulup saptanmalı, ziraat uzmanından taşınmazdaki ağaçların türü, yaşı, sayısı, dağılımı, kapalılık oranı, baskın ağaç türünün ne olduğu konusunda bilimsel verilere dayalı rapor alınmalı,bu şekilde toplanacak deliller çerçevesinde karar verilmelidir. .
SONUÇ: 1) Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin 1 parsele yönelik temyiz itirazlarının reddi ile bu parsele yönelik hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının gerçek kişilere yükletilmesine,
2) İkinci bentte açıklanan nedenlerle; Hazinenin 18 parsele yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile bu bölüme yönelik hükmün BOZULMASINA 21.03.2012 günü oybirliğiyle karar verildi.