Esas No: 2022/6296
Karar No: 2022/7703
Karar Tarihi: 12.10.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/6296 Esas 2022/7703 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/6296 E. , 2022/7703 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 2002-2008 yılları arasında Gülhane Askeri Tıp Fakültesinde öğrenim gördükten sonra tabip subay olarak çalışmaya başladığını, 18/02/2011 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarıldığını, davalının mecburi hizmet nedeni ile 53.192,51 TL noksan gün tazminatı talep ettiğini, yapılan hesabın yasa ve mevzuatlara uygun olmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydı ile 24.000,00 TL (ıslah ile 40.647,54 TL) borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemenin 18/09/2013 tarihli ilk kararında ıslah edilen davanın kabulü ile yetiştirme giderleri sebebi ile davacının davalıya 6353 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 04/07/2012 tarihi itibari ile 40.647,54 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, davalı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 12/01/2014 gün 2014/21805-2015/86 sayılı ilamı ile davalı yararına bozulmuş, mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda 07/06/2018 tarihli ikinci kararında, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davalı tarafın temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 12/02/2019 gün 2018/6358 - 2019/1648 sayılı ilamı ile ‘’1-)Mahkemenin 18/09/2013 tarih, 2012/346 esas 2013/536 karar sayılı kararının davalı tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 12/01/2014 tarih ve 2014/21805 esas 2015/86 karar sayılı ilamı ile "...1-926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 112. maddesine 03.07.2003 tarihinde 4917 Sayılı Yasa ile eklenen 5. maddesinde “Türk Silâhlı Kuvvetleri’nden her ne şekilde olursa olsun mecburî hizmet yükümlülüğünü tamamlamadan ayrılan veya ilişiği kesilen subay ve astsubaylar (Türk Silâhlı Kuvvetleri’nde görev yapamaz şeklinde sağlık raporu alanlar ile vazife malûlü olarak Türk Silâhlı Kuvvetleri’nden ayrılanlar hariç), her yıl kuvvet komutanlıkları, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından belirlenen; askerî öğrenci, subay ve astsubay nasbedildikten sonra kendilerine yapılan öğrenim, eğitim ve yetiştirme masraflarını, yükümlülük sürelerinin eksik kalan kısmı ile orantılı olarak kanunî faizi ile birlikte tazminat olarak öderler. Öğrenim, eğitim ve yetiştirme masraflarının hangi unsurlardan oluşacağı ve tahsiline ilişkin usul ve esaslar; Millî Savunma, İçişleri ve Maliye Bakanlıkları tarafından müştereken yürürlüğe konulacak yönetmelikte belirlenir” denilmektedir. Yasanın uygulanmasını gösteren ve 17.12.2005 tarihinde yürürlüğe giren Türk Silahlı Kuvvetleri Personelinin Öğrenim, Eğitim ve Yetiştirme Masraflarının Tespitine Dair Yönetmelik’in (09.11.2013 tarihli yönetmelik ile değişik) 5. maddesinde ise, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapamaz şeklinde sağlık raporu alanlar ile vazife malûlü olarak ayrılanlar hariç olmak üzere her ne şekilde olursa olsun mecburi hizmet yükümlülüğünü tamamlamadan ayrılan veya ilişiği kesilen subay ve astsubaylar ile ilgili maliyet hesabında; öğrencilik dönemine ait 3 Eylül 1985 tarihli ve 18857 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Askerî Okullara Alınan Öğrenciler ile Silahlı Kuvvetler Hesabına Fakülte ve Yüksek Okullarda Okuyan Öğrenciler İçin Yüklenme Senedi Düzenlenmesine ve Bu Okullardan Çeşitli Sebeplerle Ayrılacak Öğrencilere veya Kefillerine Ödettirilecek Tazminata Dair Yönetmelik hükümleri uygulanarak yapılacak hesaplamada; yiyecek masraflarının yarısı, giyim-kuşam,vize-diploma-sınav ve benzeri harçlar, öğretim ve eğitimin gerektirdiği ulaşım giderleri, barındırma, askerî liseler hazırlık sınıfları yabancı dil eğitimleri, atış giderleri ile görmüş olduğu kurs masraflarının dikkate alınacağı açıklanmıştır.
Dosyanın incelenmesinde; davacının GATA’da eğitim gördükten sonra 31.08.2008 tarihinde subay olarak nasbedildiği, ancak; mecburi hizmetini tamamlamadan 18.02.2011 tarihinde ilişiğinin kesildiği, davacının bu sırada ayrıca 130. Dönem Subay Temel Askerlik ve Sahrada Sağlık Hizmetleri Kursu, 130. Dönem Stajyer Subay Eğitimi Kursu, 2. Dönem Subay Jandarma Oryantasyon Kursu ile İlk ve Acil Yardım Kursuna katıldığı anlaşılmıştır. Yukarıda sözü edilen Yasa ve Yönetmelik hükümleri dikkate alındığında; davacının katılmış olduğu bu kurslarda ve eğitimlerde kendisine yapılan masrafları da kalan mecburi hizmetiyle orantılı olarak ödeyeceği düşünülmeden, bu kurs ve eğitim masraflarını hesaplamada dikkate almayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması, kabule göre de;
2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının 6318 sayılı Yasanın 47. maddesi ile değişik 926 sayılı Yasanın 112. maddesinin 1. fıkrası gereğince yükümlü bulunduğu 10 yıl (3650 günlük) mecburi hizmet süresinin 487 günlük kısmını ifa etmiş olduğu, kalan mecburi hizmet süresinin 3163 gün olduğu anlaşıldığına göre, davacının kalan mecburi hizmet süresine karşılık gelen borcunun, 3163/3650 gün üzerinden oranlama yapılarak hesaplanması gerekirken, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda 3163/5475 gün üzerinden oranlama yapılarak hesaplanmış olması,
3-Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile özellikle hükme esas alınan bilirkişi raporunun ekinde yer alan faiz hesaplama tablosunun incelenmesinden; bilirkişi tarafından yapılan faiz hesaplama yönteminin denetime elverişli olmadığı, hangi masraf kalemine, hangi tarihten itibaren, hangi faiz oranı uygulanarak hesaplama yapıldığının belirtilmediği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, mahkemece bilirkişiden yukarıda belirtilen hususları da açıkça ve denetime elverişli şekilde gösteren ek rapor alınıp oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
4-Davalı idare tarafından davacı adına tahakkuk ettirilen 53.192,51 TL borcun, ilişik kesme tarihi olan 18.02.2011 tarihi itibariyle hesaplanıp tahakkuk ettirilmiş olduğu dikkate alınarak, mahkemece davacının 18.02.2011 tarihi itibariyle davalıya borçlu olmadığı miktarın tespitine karar vermek gerekirken, hüküm fıkrasında davacının davalıya 6353 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 04.07.2012 tarihi itibari ile borçlu olmadığının tespitine şeklinde hüküm kurulması,
5-Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesinde, davacının idarece tahakkuk ettirilen 53.192,51 TL borcun 40.647,54 TL'sinden borçlu olmadığının tespitini talep etmiş olduğuna göre, mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6318 Sayılı Kanun ve 09.11.2013 tarihli yönetmelik değişikliği yürürlüğe girmemiş olsaydı davaya konu talebin red ve kabul edilecek miktarları bilirkişiye hesap ettirilip bu miktarlar üzerinden, davada kendisini vekille temsil ettiren taraflar yararına vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine esas alınacak matrahın tespitinde idarece tahakkuk ettirilen borcun tamamının esas alınmış olması..." gerekçeleri ile davalı yararına hükmün bozulması üzerine, mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamı sonrası, 07/06/2018 tarih, 2015/368 esas ve 2018/231 karar sayılı karar ile "...25.07.2016 tarihinde kabul edilerek 31.07.2016 günlü Resmi Gazete'de yayımlanarak karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 669 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 105/2 maddesinde, Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar herhangi bir sebeple Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı askeri okullardan ayrılan veya çıkarılan askeri öğrencilere ilgili mevzuatı uyarınca borç çıkarılmayacağı, çıkarılmış borçların tahsil edilmeyeceği ve başlatılmış işlemlerin durdurulacağı, bu amaçla yapılmış olan tahsilatların iade edilmeyeceği (Ek cümle: 15/8/2016-KHK-670/10 md.), açılmış olan davalarda yargılama giderleri ve vekalet ücretlerine hükmolunmayacağı, hükmolunanların tahsil edilmeyeceği hükme bağlandığından..." gerekçe gösterilerek dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de; belirtilen yasa değişikliği, askeri öğrencilere ilişkin olup tabip subay olarak çalışan davacı hakkında uygulanamayacaktır. Hal böyle olunca, mahkemece, daha önce verilen bozma ilamı doğrultusunda değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.’’ gerekçesiyle davalının diğer temyiz itirazları incelenmeksizin karar davalı yararına bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacının davalı idarece tahakkuk ettirilen 53.192,51 TL borcun, ilişik kesme tarihi olan 18/12/2011 tarihi itibariyle 31.685,51 TL'sinden borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.). Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtayca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Taraflardan yalnız birinin temyizi halinde hüküm, temyiz edenin aleyhine bozulamayacağı gibi Yargıtayın temyiz eden tarafın lehine verdiği bozma kararına uyan yerel mahkeme de temyiz eden tarafın bozulan karara oranla daha aleyhine bir hüküm veremez. Bu yasağa "aleyhe hüküm verme yasağı" denir. Aksi halde usul hükümleri ile hedef tutulan istikrar zedelenir ve mahkeme kararlarına karşı güven sarsılır.
Bu açıklamalar ışığında somut olayda; mahkemece verilen ikinci kararın temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin bozma ilamında da ilk bozma ilamına göre inceleme yapılması gerektiğine dikkat çekildiğine göre, mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda atıf yapılan Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 2014/21805 -2015/86 sayılı ilamına göre inceleme yapılıp sonuca gidilmesi zorunludur. Buna göre yapılan incelemede; mahkemenin 18/09/2013 tarihli ilk kararında hükme esas alınan bilirkişi raporunda ek ders ücretleri ve öğrenci aylıkları maliyet cetveline eklenerek hesaplama yapılarak sonuca ulaşılmıştır. Davacının bilirkişi raporuna itirazının olmadığı ve temyize gelmediği kararın Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 12/01/2014 tarih ve 2014/21805 esas 2015/86 karar sayılı ilamı ile davalı yararına bozulduğunun anlaşılmasına göre hükme esas alınan raporda ek ders ücretleri ve öğrenci aylıkları maliyet cetveline eklenmemesi hatalı olup bozmayı gerektirir.
3-Uyulan bozma ilamında; faiz hesaplama yönteminin denetime elverişli olmadığı, hangi masraf kalemine, hangi tarihten itibaren, hangi faiz oranı uygulanarak hesaplama yapıldığının belirtilmediğine işaret edilmiştir.
Dosyada mevcut maliyet çizelgesinde yükümlüye yapılan masraflar eğitim ve öğretim sonu itibariyle belirlenmiştir. Bilirkişi tarafından hesaplanan asıl alacak için her bir dönem sonu tespit edilerek bu tarihten itibaren ilişik kesme tarihine kadar işlemiş faiz hesaplanmalıdır.
Hükme esas alına raporda faiz hesabı toplam bedel üzerinde tek kalemde hesaplanmıştır. Söz konu bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olması hatalı olup bozmayı gerektirir.
4-Yine bozma ilamında; yargılama sırasında yürürlüğe giren 6318 Sayılı Kanun ve 09/11/2013 tarihli yönetmelik değişikliği yürürlüğe girmemiş olsaydı davaya konu talebin red ve kabul edilecek miktarları bilirkişiye hesap ettirilip bu miktarlar üzerinden, davada kendisini vekille temsil ettiren taraflar yararına vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiğine işaret edilmiş olmasına rağmen bu hususa dikkat edilmemiş olması da hatalı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci, üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, HUMK’nin 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12/10/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.