Esas No: 2022/4508
Karar No: 2022/7689
Karar Tarihi: 12.10.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/4508 Esas 2022/7689 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/4508 E. , 2022/7689 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı şirket ile daire satışına ilişkin "emlak alım satım sözleşmesi" başlıklı 25/04/2014 tarihli sözleşme imzaladığını, bu sözleşme gereğince 43.200 Euroluk ödemeyi yine sözleşmede belirtilen tarihte davalı şirketin ortaklarından olan diğer davalı ...’nin hesabına gönderdiğini, dekontta yapılan ödemenin sözleşme konusu daireye ilişkin olduğunu da belirttiğini, ödeme yükümlülüğünü yerine getirmesine rağmen söz konusu dairenin tarafına devir ve tescilinin yapılmadığını, ödediği bedelin de tarafına iade edilmediğini ileri sürerek; geçersiz adi yazılı sözleşme gereğince davalılara ödediğini 43.200 Euro'nun dava tarihinden itibaren bankalarca Euroya uygulanan en yüksek faizi ile birlikte aynen ya da fiili ödeme tarihindeki karşılığı olan Türk Lirasının davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar; sözleşmedeki imzanın kendilerine ait olmadığını havalenin borç ödeme vasıtası olduğunu, havalenin ne için gönderildiğine dair bir açıklama olmadığını, dolayısıyla delil niteliğinin de olmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
İlk derece mahkemesince; sözleşmede davalı şirkete ait kaşe bulunmakta ise de kaşe üzerindeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı, yine yapılmış ödemenin şirket hesabına yapılmadığı, davalı şirketin sorumluluğunun başka deliller ile ispat edilemediği, bu nedenle davalı şirketin yetkili temsilcisinin imzasını taşımayan sözleşmeden ve kendisine yapılmamış ödemeden dolayı sorumlu tutulamayacağı; diğer davalı ... yönünden ise, sözleşmede atılı imzanın eli ürünü olmadığı tespit edilmişse de, sözleşmeye aracılık yapan kişinin adının ... olarak yazılması, sözleşmede satış fiyatının %80'inin (43.200 Euro'nun) en geç 09/05/2014 tarihinde ödeneceğinin kararlaştırılmış olması ve davacı tarafından da 09/05/2014 tarihinde "... Daire 1" açıklaması ile 43.200 Euro'nun davalı ...'nin hesabına havale edilmiş olması, komisyon kesintisinden sonra 13/05/2014 valör tarihli işlem ile davalı ...'nin banka hesabına 43.175 Euro'nun geçmiş olması, davalı ...'nin yapılan ödemenin sebebini açıklamamış ve ödemeyi iade ettiğine dair bir savunmada bulunmamış olması ve gönderilen parayı uhdesinde tutmaya devam etmiş olması dikkate alındığında adı geçen davalının sözleşmeyi benimsemiş olduğu ve dava konusu alacaktan sorumlu olduğu gerekçeleriyle; davalı ... yönünden davanın kısmen kabulüne, 43.175 Euro'nun dava tarihinden itibaren, 3095 Sayılı Kanun'un 4/a maddesi uyarınca Devlet bankalarının Euro ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle aynen ya da fiili ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığının davalı ...'den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalı ... Emlak İnşaat Taahhüt Turizm Gıda Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; mahkemenin istinaf incelemesine konu kararında, dosyadaki mevcut delillere göre yaptığı değerlendirmeye, takdire, ortaya koyduğu gerekçeye ve ayrıca ödeme hususunda uyuşmazlık bulunmamasına, imza incelemesine ilişkin bilirkişi raporu içeriklerine ve davalının fiilen aldığı miktarı iadeyle yükümlü olmasına göre, mahkemenin vardığı sonuçta istinaf sebepleri yönünden usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2)Uyuşmazlık; davacının, davalı şirket ile aralarında akdettikleri harici satış sözleşmesine dayalı olarak diğer davalıya ödediğini iddia ettiği bedelin, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere, tapulu taşınmazların satışına ilişkin harici sözleşme, resmi şekilde yapılmadığından TMK'nın 706, TBK'nın 237. Tapu Kanunu'nun 26. ve Noterlik Kanunu'nun 60. maddeleri uyarınca hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşme, taraflarına geçerli sözleşmelerde olduğu gibi hak ve borç doğurmaz. Taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri isteyebilirler.
Somut olayda; davacı ile davalı şirket arasında imzalandığı ileri sürülen 25/04/2014 tarihli harici satış sözleşmesi ile davaya konu edilen taşınmazın toplam 54.000 Euro bedelle davacıya satışı konusunda anlaştıkları, harici sözleşmenin 3. maddesinde belirtildiği üzere davacı tarafça satış bedelinin %80’i olan 43.200 Euronun sözleşmede kararlaştırıldığı üzere 09/05/2014 tarihinde davalılardan ...’nin hesabına ‘’... Daire 1’’ açıklaması ile havale edildiği sabittir.
İlk derece mahkemesince; her ne kadar sözleşmede davalı şirkete ait kaşe bulunmakta ise de, kaşe üzerindeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı, yine yapılmış ödemenin şirket hesabına yapılmadığı, davalı şirketin sorumluluğunun başka deliller ile ispat edilemediği, bu nedenle davalı şirketin, yetkili temsilcisinin imzasını taşımayan sözleşmeden ve kendisine yapılmamış ödemeden dolayı sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davalı şirket yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya kapsamında yer alan davalı şirkete ait 14/01/2010 tarihli ticaret sicil gazetesi kayıtları ve Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğü yazı cevabı incelendiğinde, şirket ortaklarının ... ve ... olduğu, 04/01/2010 tarihli karar ile şirketi 7 yıl süre ile ...’nın tam yetki ile münferiden temsil ve ilzama yetkili kılındığı, yine ... ile ...’nin evli oldukları da dikkate alındığında, davalı şirket ile davalı ...'nin davaya konu somut olay dahilinde elbirliği ile hareket ettikleri sabit olduğundan, davalı şirket yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davalı şirket yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun’un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, harçtan muaf olan davacı tüketiciden peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde iadesine, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 12/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.