Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/4774 Esas 2022/7695 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/4774
Karar No: 2022/7695
Karar Tarihi: 12.10.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/4774 Esas 2022/7695 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2022/4774 E.  ,  2022/7695 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında karşılıklı olarak görülen alacak davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; davalı ile 02/01/2006 tarihli sözleşme ile adi ortaklık kurduğunu, ortaklık amacını gerçekleştirmek için 90.000 TL bedelli malzeme alındığını, ... AVM'den 2 dükkan kiraladığını, ortaklık başladıktan sonra dükkanlardan biri zarar edince 3. kişiye devredildiğini, 40.000 TL devir bedeli ile ortaklığa ilişkin borçların temizlendiğini, anlaşmaya göre kar eden işletmenin ise daha rahat koşullarda devredileceği ve elde edilen kârın paylaşımı ve tasfiye yapılacağının kararlaştırıldığını, ancak davalının kâr eden işletmeye haksız ve hukuka aykırı el koyduğunu ileri sürerek, 5.000 TL adi ortaklık tasfiye payı alacağı (ıslah ile 17.500 TL) ile 1.000 TL (ıslah ile 3,442 TL) mahrum kalınan tasfiye payına isabet edecek kâr payı (kazanç kaybının) davalıdan tahsilini talep etmiştir.
    Davalı; davacı ile adi ortaklık kurarak bir süre birlikte çalıştıklarını, zarar eden işyerinin devredildiğini, gelen parayla buranın zararının karşılandığını, bunun üzerine davacının diğer işyerindeki hakkından vazgeçip davalının işletmesine muvafakat ettiğini, bu işletmenin de zarar etmesi üzerine burayı 2007 sonunda devredip kapattığını, devri öğrenen davacının haksız alacak talebinde bulunduğunu, sermaye koymadığını, harcamaları kendisinin ve babasının yaptığını savunarak, davanın reddini istemiş; karşı davasında ise, 4.500 TL şahsi harcamanın tahsilini talep etmiştir.
    Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 3.442,50 TL kar payı ile 12.795 TL tasfiye payı alacağının faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karşı davanın ise reddine dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine, Dairemizin 25/12/2014 tarihli ve 2014/7626 E.-2014/17291 K. sayılı ilamıyla; "..mahkemece verilen kararda HMK 297.md. aykırı davranılarak kararın gerekçesiz olarak yazılması ve ayrıca hükmün gerekçesinde ortaklık payı alacağının 17.500 TL olduğu belirtildiği halde, hüküm kısmında 12.795 TL tasfiye payı alacağının tahsiline hükmedilmek suretiyle gerekçe ile hüküm kısmında çelişki yaratılması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Ayrıca, ıslah edilen miktar ile ilgili daha evvel temerrüt oluşmadığından, ıslah tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekirken, alacağın tamamının dava tarihinden itibaren faiziyle tahsiline hükmedilmesi de doğru görülmemiştir. Bunun dışında; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğu hususu ihtilafsız olup, davacı bu dava ile tasfiye payı alacağı ve kâr payını talep etmektedir, bu istek adi ortaklığın fesih ve tasfiye isteğini de kapsar. Buna göre mahkemece, uyuşmazlığın TBK.nun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir(...) Bütün bu açıklamalar ışığında, dosya kapsamından anlaşıldığı üzere taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunun kabulü zorunlu olup, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken, mahkemece, değinilen bu yönler dikkate alınmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." gerekçesi ile bozulmuştur.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne, ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile 12.795 TL tasfiye payı alacağının 5.000 TL' sinin 31/12/2007, 7.795 TL' sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, karşı davanın reddine karar dair verilen karar, tarafların temyizi üzerine, Dairece verilen 15/11/2018 tarihli ve 2018/4273 E. 2018/11647 K. sayılı ilamla; ‘’... somut olayda, bozma sonrası alınan 08/11/2016 tarihli bilirkişi kurulu raporunda Dairece verilen bozma ilamında belirtilen sıra ve yönteme göre değerlendirme yapılmadığı, bozmadan önceki raporun doğru olduğunun vurgulanmakla yetinildiği, bu haliyle hükme esas alınan bilirkişi raporunun bozma ilamında belirtilen maddi ve hukuki olguları karşılayacak nitelikte olmayıp, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli olmadığı, mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Dairece verilen 25/12/2014 günlü ve 2014/7626 E.-2014/17291 K. sayılı ilamında açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması gerektiği, bu hususlar dikkate alınmaksızın, eksik inceleme, araştırma ve özellikle uyulmasına karar verilen bozma ilamı gerekleri yerine getirilmeksizin, yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru görülmediği ...’’ gerekçesiyle bozulmuştur.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; her ne kadar ek bilirkişi raporu Yargıtay bozma kararını tam olarak karşılamıyor ise de davanın başlangıcından bu yana geçen süre, bilirkişi raporunun bilanço esasına göre bozma ilamında belirtilen sıra ve yönteme göre hazırlanması dikkate alınarak 23/11/2020 tarihli ek rapor doğrultusunda asıl davada; davanın kısmen kabulü ile adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine, 12.795 TL tasfiye katılım payı alacağının 6.000 TL'sinin dava tarihinden, geriye kalan 6.795 TL'sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karşı davada ise davanın reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Asıl ve karşı davada uyuşmazlık; taraflar arasında kurulan adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
    Ortaklar, ortaklık için bir takım avanslar verdiklerini ve masraflar yaptıklarını iddia ediyorlarsa, bunların da BK'nın 539. (TBK'nın 643.) maddesi gereğince ortaklığın tasfiyesinde istenebilmesi ve bilhassa ortaklığın mahkemece yapılan tasfiyesi esnasında dikkate alınması olanağı vardır. Ancak kuşkusuz bu gider ve masrafların talep edilebilmesi için, ispat edilmesi zorunludur. Bu ispat ise yasal delillerle ve duruma göre takdiri delillerle ve özellikle bilirkişi incelemesi ile yaptırılabilir (Adi Ortaklık Doç. Dr. Oruç Hami Şener sf. 620-629).
    Mahkemece, her ne kadar, bozmaya uyma kararı verilmiş ise de; bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir.
    Somut olayda; taraflar arasında akdedilen 02/01/2006 tarihli ortaklık sözleşmesi ve özellikle davalı vekilinin dosyaya sunduğu cevap dilekçesi içeriği de dikkate alındığında, ... AVM’de bulunan 104 ve 109 nolu iki dükkanın işletimine ilişkin olarak söz konusu ortaklık ilişkisinin kurulduğu sabittir.Yine, 109 nolu dükkanın zarar etmesi nedeniyle dosyadaki kayıtlara göre Aralık 2006 tarihi itibariyle devredildiği, davacı bu devrin demirbaşları da içerdiği ve 40.000 TL’ye devredildiği iddia edilmekte; davalı ise, taraflar arasındaki ortaklığa konu ve davalı adına vergi açılışı yapılan 104 nolu dükkanın ise, zarar etmesi nedeniyle 2007 yılı sonu itibariyle devredilerek kapatıldığı ileri sürülmektedir.
    Mahkemece; Dairece verilen 15/11/2018 tarihli ve 2018/4273 E. 2018/11647 K. sayılı bozma ilamı üzerine önceki hükme dayanak raporun alındığı bilirkişi heyetinden 23/11/2020 tarihli ek rapor alınmak suretiyle hüküm tesisi yoluna gidildiği görülmektedir. Ne var ki, hükme esas alınan 23/11/2020 tarihli ek bilirkişi raporunda önceki bozulan hükme dayanak kök rapordan farklı inceleme ve değerlendirme yapılmadığı anlaşılmakla, hükme esas alınamayacağı kuşkusuzdur.
    Şöyle ki; adi ortaklığın tasfiyesi için öncelikle, ortaklığın kurulduğu tarihten itibaren ortaklığın tüm muhasebesi ile ilgili defterler ve bu defterlerin dayanağı olan belge ve faturaların ibrazının sağlanması, yönetici ortak olan davalıdan yapılan tüm iş ve harcamalar ile gerekli görülecek olan diğer hususlarda hesap listesinin istenilmesi, hesap listesinin verilmemesi halinde yönetici ortağın hesap vermekten kaçınmış sayılacağının kabul edilmesi, hesap listesi verilmesi halinde, defter kayıtları ve diğer belgelerle uyumlu olup olmadığının belirlenmesi, aksi durumda emsal işletmenin kazanç durumunun araştırılması, ayrıca ortaklığın üçüncü kişilere ve kurumlara olan borcunun olup olmadığının tespit edilmesi suretiyle, tasfiyenin taraflarca belirlenen veya tarafların başvurusu üzerine atanan tasfiye memurundan Dairece verilen ilk bozma ilamındaki sıra ve yöntem esas alınarak hazarlanarak sonuç bilançosuna göre yapılması gerekmekte iken, öncelikle yönetici ortağın net olarak tespit edilemediği, yine her iki dükkanın tasfiyeye dahil edilmesi doğru ise de, davalı tarafça davacı tarafından sunulan ve ortaklık için alındığını iddia ettiği 90.000 TL’lik eşya faturalarına da bir kısmının ortaklık ile ilişkisi olmadığından bahisle itiraz edilmesine rağmen bu itirazların net olarak karşılanmadığı, davacı tarafça devredilen 109 nolu dükkanın devir bedelinin ne kadar olduğu ve bu miktarın tümüyle ortaklık borçları için kullanılıp kullanılmadığının açıklığa kavuşturulmadığı, yine işletilen 104 nolu dükkanın 2007 yılı sonunda devredildiği davalıca iddia edilmesine rağmen ortaklığın sona erdiği tarihin net olarak belirlenmediği, yine davalı tarafça ortaklığa ilişkin tüm masrafların kendisi ve dava dışı babası tarafından yapıldığı iddiası yönünden dosyaya sunulu fatura ve belgelerin ayrıntılı şekilde irdelenmediği, söz konusu dükkanların kira bedellerine ilişkin olarak dosya kapsamında yer alan kira sözleşmeleri de dikkate alınmadığı da açıktır.
    Yine, davaya konu adi ortaklığın davacının iddia ettiği gibi davadan önce sona ermediğinin tespit edilmesi halinde, ortaklığa ait bazı değerlerin ortaklardan biri tarafından tasfiyeden önce veya tasfiye aşamasında satılmış olması durumunda, tasfiye memuru tarafından karar gününe en yakın bir gün esas alınarak satılan ortaklık malvarlığı değerlerinin, cinsi, markası, modeli, yenilik ve eksiklik durumu ve diğer nitelikleri de belirlenmek suretiyle belirlenmesi gerekmekte kuşkusuzdur. Aynı husus bozma ilamımızda da, ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işleminin şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmak suretiyle belirlenmesi gerektiği şeklinde açıkça belirtilmiştir. Somut olayda ise; tasfiye hesabında, bu hususlara da dikkat edilmediği görülmektedir. Adi ortaklık sözleşmesinde, idareci ortağın hesap vermesi gerekmekte, verilen hesaba ilişkin taraflar arasında uyuşma olmaması halinde uyuşulmayan hususların idareci ortak tarafından ispatı gerekmektedir.
    Yapılan açıklamalar ışığında somut olayda mahkemece yapılması gereken iş; tarafların ortaklığa konu 104 ve 109 nolu dükkanları işlettikleri iş kolunda uzman kişilerin tasfiye memuru olarak atanması, yönetici ortağın net olarak tespiti sonrasında her iki dükkanın da tasfiyeye dahil olduğu nazara alınarak, yönetici ortaktan yapılan tüm iş ve harcamalarla ilgili hesap listesinin istenilmesi, hesap listesinin verilmemesi halinde yönetici ortağın hesap vermekten kaçınmış sayılacağının kabul edilmesi, hesap listesi verilmesi halinde, defter kayıtları ve diğer belgelerle uyumlu olup olmadığının belirlenmesi, özellikle aynı konudaki emsal işletmelerin aynı dönemdeki kazanç durumunun da araştırılması, dosyaya sunulu kira sözleşmelerinin de irdelenmesi ve tarafların aşamalarda tasfiye memurları tarafından hazırlanan bilançolara karşı ileri sürdükleri itirazların değerlendirilmesi ve ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hükme esas almaya yeterli olmayan ek rapora dayalı hüküm tesisi yoluna gidilmesi, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK'nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara