Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/15615 Esas 2012/4137 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/15615
Karar No: 2012/4137

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/15615 Esas 2012/4137 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2011/15615 E.  ,  2012/4137 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Yörede 2005 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında, ... köyü 199 ada 7 parsel sayılı 41058,50 m² yüzölçümündeki taşınmaz, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... çocukları ..., ..., ..., ... ve ... adına tesbit edilerek itirazsız kesinleşmiştir. Davacı Hazine 09.04.2007 tarihli dilekçesiyle, ... köyü ... mevkii 199 ada 7 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyecek yerlerden olduğu halde, yolsuz olarak davalı gerçek kişiler adına tapuya kayıt edildiğini belirterek, taşınmazın davalı gerçek kişiler adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davalı gerçek kişilerden ..., ..., ... ve ...’nın ölü oldukları ve ölü kişilerin mirasçılarına karşı dava açılması için davacı Hazineye kesin süre verilmesine rağmen davacı Hazine tarafından dava açılmadığı ve taraf teşkilinin sağlanmadığı gerekçesiyle, davacı Hazinenin davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yer iddiasına dayalı tapu iptal ve tescile ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1944 yılında 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp, 1949 yılında ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1999 yılında yapılıp, 22.03.2002 tarihinde ilan edilen ilk orman tahdidinin aplikasyonu ve 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması vardır.
    Yürürlükten kalkan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, taraf ehliyetini tanımlamamış, 38. maddesiyle Türk Medeni Kanununa yollamada bulunmakla yetinmiştir. Türk Medeni Kanunu ise, davada taraf olma ehliyetini, medeni haklardan yararlanma ehliyetinin bir parçası saymış 8, 28, 47 ve 48. maddeleriyle bu yönde hükümler getirerek, medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişinin davada taraf olma yeteneğini taşıdığını, her gerçek kişinin sağ doğmak koşuluyla taraf ehliyetini kazanacağını ve yaşadığı sürece taraf ehliyetinin devam edeceğini belirtmiştir.
    Öte yandan, Türk Medeni Kanununun 28. maddesinde, gerçek kişinin ölümüyle medeni haklardan yararlanma ehliyeti ve buna bağlı olarak da taraf ehliyetinin sona ereceği belirtilmiştir. Dava tarihinden önce ölüm nedeniyle şahsiyeti son bulan kişinin taraf ehliyetini yitireceği kuşkusuzdur. Gerek Türk Medeni Kanunu gerekse yürürlükten kalkan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, dava açıldığı zaman hayatta bulunan kişiler yönünden düzenleyici hükümler koymuş, ölen kişiler hakkında açılacak davalar yasalarımızda yer almamıştır. Nitekim, 04.05.1978 tarihli ve 1978/4-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, aleyhine dava açılamayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş kimsenin mirasçılarına halefiyet kuralı uygulanamayacağından davaya dahil edilmek veya dava ıslah
    edilmek suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, bu doğrultudaki yargı içtihatları kararlılık kazanmıştır.
    Ancak, karar tarihinden sonra 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 124/3-4. maddesiyle “… maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir.
    Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızası aranmaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir” hükümleri getirilmiştir.
    Taraf ehliyeti dava şartıdır. Bu husus, davanın her aşamasında hâkim tarafından incelenebilir, taraflarda davanın sonuna kadar bunu ileri sürebilirler. Taraf ehliyeti, aynı zamanda usul işleminin geçerlilik koşuludur. Bu eksik ise, yapılan işlem geçerli değildir. Ancak, bu geçersizlik iyileştirilebilir. Bu hatanın iki etkisi birbirinden ayırt edilmelidir. Eğer taraf tüm yargılama boyunca taraf ehliyetine sahip değilse, örneğin taraf davadan önce ölmüş veya davadan öne taraf ehliyetine sahip değilse ve dava boyunca da böyle devam etmişse, bu durumda, taraf ehliyetinin olmayışı sebebiyle dava kural olarak reddedilmeli, verilen hüküm bozulmalıdır. Ancak, hiç kimse ölmüş ve taraf ehliyeti olmayan kişiye karşı bilerek dava açmaz. Bu şekilde bir dava açan davacı, davalı olarak dilekçesinde gösterdiği kişinin öldüğü bilinmediği için davayı açmış olabilir. Böyle bir durumda davacının ölmüş kişiye karşı açtığı dava, taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle reddedilmeden, ölenin mirasçılarına karşı sürdürülebilmelidir. Hukuk Muhakemeleri Yasasında iradî taraf değişikliğine izin verildiğinden (m.124/3, 4) davacının ölenin mirasçılarına karşı bu davayı sürdürebilmesi gerekir. (PEKCANITEZ Hakan/ATALAY Oğuz/ÖZEKES Muhammet, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, Ankara 2011, s. 207).
    Her ne kadar 1086 sayılı HUMK"nun yürürlükte bulunduğu zaman içerisinde dava tarihinden önce ölen kişiler aleyhine açılan davalarda ölü kişinin mirasçılarına halefiyet kuralı uygulamaya ve davaya dahil edilmek suretiyle davaya devam edilmesine bu doğrultuda kararlılık gösteren yargı içtihatları cevaz vermiyorsa da, 6100 sayılı HMK"nun 124. maddesinin getirdiği yeni düzenleme ile tarafın yanlış veya eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde, hakimin karşı tarafın rızasını almaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceği düzenlemesi ile somut olayda bir kısım tapu kayıt malikinin ölü olması ve mirasçılar tarafından tapu kütüğünde gerekli intikallerin yapılmaması birlikte değerlendirildiğinde tapuda ölü görünen tapu maliklerine dava açılması kabul edilebilir bir yanılgıdır.
    O halde; mahkemece yapılacak iş: davacı Hazineye, ...,..., ... ve ...’nın tüm mirasçılarını tesbit ettirip yöntemince davaya dahil etmesi için önel verilmesi ve önelin sonucuna göre işlem yapmaktan ibarettir.
    Kabule göre ise, çekişmeli taşınmaz, paylı mülkiyete tabi olduğuna ve paydaşlardan davalı ... davanın açıldığı tarihte sağ olduğuna göre, ...’na karşı açılan dava yönünden davaya devam edilmesi gerektiği halde, ölü olanların yanı sıra davalı ... hakkındaki davanın da reddedilmiş olması 1086 sayılı HUMK"nun yürürlükte bulunduğu zaman ilkelerine göre de doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 20/03/2012 günü oybirliği ile karar verildi.




    Hemen Ara