Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/17593 Esas 2012/4107 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/17593
Karar No: 2012/4107

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/17593 Esas 2012/4107 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2011/17593 E.  ,  2012/4107 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    3402 sayılı Yasanın (5831 sayılı Yasanın 8 ile değişik) Ek - 4. maddesine göre yapılan kadastroda Konyaaltı ilçesi ... köyü ... mevkii 20886 ada 3 ve 4 parsel sayılı sırasıyla 189,35 m2 ve 121,04 m2 yüzölçmündeki taşınmazlar, tarla niteliğiyle beyanlar hanesine “6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı” 3 sayılı parselin ... ve 4 sayılı parselin ... kullanımında olduğu beyanlara yazılarak Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı gerçek kişi, parsellerin tek parça halinde kendisinin kullanımında olduğu, davalı gerçek kişiler ile ilgisinin olmadığı iddiasıyla, tespitlerin iptali ile taşınmazların kendisinin kullanımında olduğu yazılarak tapuya tescilini istemiştir. Mahkemece davacı tarafa ilk celseye kadar delillerini bildirmesi için bildirim yapıldığı halde, delillerini bildimediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına, çekişmeli ... köyü 20886 ada 3 ve 4 sayılı parsellerin 6831 sayılı Yasanın 2/B uygulmasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığının tespitine Hazine adına tesciline, çekişmeli parsellerin beyanlar hanesindeki şerhin aynen muhafazasıyla tespit gibi tapuya tesciline, dava konusu 3 sayılı parselin ... oğlu 1943 doğumlu ..., 4 sayılı parselin de ... oğlu 1950 doğumlu ..."ın kullanımında olduğunun tespitine, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterilmesine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 3402 sayılı Yasanın Ek- 4. maddesi gereğince yapılan kadastroya itiraza ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1945 yılında yapılıp 16.01.1946 tarihinde askı ilanı yapılarak 10.04.1946 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1981 yılında yapılarak 24.09.1982 tarihinde askıya çıkartılan ve dava tarihinde kesinleşmeyen aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır
    5831 sayılı Yasa ile 3402 sayılı Yasaya eklenen EK 4/1 madde gereğince “ 6831 sayılı Orman Kanununun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2"nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 05/06/1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunlarla değişik 2"nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanunun 11"inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil…” edilir.
    Dava kadastro müdürlüğü aleyhine açıldığı ve görüldüğü halde, gerekçeli kararda davalı olarak Hazinenin yazılması doğru olmadığı gibi, mahkemenin duruşmayı sona erdirdiği 27.09.2011 günlü celsede oluşturduğu kısa hüküm fıkrası ile gerekçeli kararın hükmü fıkrası çeliştiği gibi, hüküm fıkrası kendi içinde de çelişmektedir. Belirtilen nedenler mutlak bozma nedenidir.
    Diğer taraftan; davacı tarafın askı süresi içinde çekişmeli parsellerin bir bütün halinde kendisinin kullanımında olduğunun beyanlara yazılması savıyla dava açmış, davacı tarafa 14.05.2011 tarihinde 3402 sayılı Yasanın 28/2 maddesi gereğince 3402 sayılı Yasanın 28/2 maddesi gereğince “Aşağıda belirtilen mahkemede gününde hazır bulunmanız, varsa delillerinizi ve dava sebebini ilk duruşma gününde bildirmeniz, iddia ve savunmalarınızı dahil yazılı olarak vermeniz, duruşma gününde hazır bulunmadığını ve dava sebep ve delillerinizi bildirmediğiniz taktirde 3402 sayılı Kadastro Kanunun 28/2 maddesine göre davanın açılmamış sayılmasına tespit gibi tescile karar verileceği ihtar olunur” şerhini içeren davetiye tebliğ edilmiştir. Davacı taraf 31.05.2011 tarihli dilekçeyle 20886 ada 3 ve 4 sayılı parsellerin her ikisini dava ettiğini, 18.07.2011 tarihli dilekçe ile dava ile ilgili tanıklarını başka deyişle delillerini bildirmiştir. Bu nedenle, davacının ilk duruşmaya kadar dava ve delillerini bildirmediği söylenemeyeceğinden, mahkemenin bu hususa değinen red gerekçesi de yerinde değlidir.
    Diğer taraftan, kadastro tespit tutanağının beyanlar hanesine yazılan muhdesata ve kullanıma ilişkin şerhlerin silinmesi, değiştirilmesi ya da yeni bir şerh yazılması istemiyle açılan davalarda davalı sıfatı, tespit malikinin yanı sıra yararına şerh konulan kişiye ait olup, aralarında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Bu tür davalarda kadastro müdürlüğünün davalı sıfatı yoktur. Davanın tespit maliki ile yararına şerh yazılan kişiye karşı birlikte açılması gerekli ve yeterlidir. Davanın tespit maliki ya da muhdesat sahibi ya da kullanıcı olarak gösterilen kişilerden sadece biri aleyhine açılması halinde, davalı sıfatının bulunmadığından değil, davalı tarafın eksikliğinden söz edilebileceğinden, davacı tarafa davasını eksik olan davalıya yönlendirilmesi için olanak tanınmalıdır. Bu davanın genişletilmesi anlamına gelmez. Bu nedenle, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacıya olanak verilmeli, beyanlar hanesindeki kullanıcının yanlış olduğu iddiasıyla açılan davada kadastro müdürlüğünün taraf sıfatı bulunmadığından, kadastro müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddine karar verilmelidir.
    Ayrıca; diğer taraftan, açılan dava nedeniyle çekişmeli parselin kadastro tesbitinin kesinleşmediği, tesbit tutanağı asıllarının mahkemeye gönderildiği, 3402 sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince kadastro mahkemesinin, Medeni Yasanın öngördüğü biçimde doğru sicil oluşturma görevi bulunduğu, başka bir deyişle, uyuşmazlığın esası hakkında karar verirken, çekişmeli parselin hangi nitelikte, miktarda ve kimin adına tapuya tescil edileceğine, beyanlar hanesinde hangi şerhlere yer verileceğine tereddüte yer bırakmayacak biçimde karar verme görevi bulunduğu düşünülerek, çekişmeli parsel hakkında sicil oluşturulmaması usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı gerçek kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 20/03/2012 günü oybirliği ile karar verildi




    Hemen Ara