Esas No: 2011/15973
Karar No: 2012/4093
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/15973 Esas 2012/4093 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi 12.09.2010 tarihli dilekçesiyle tapuda davalı adına kayıtlı ... köyü 403 ada 1 sayılı parselin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığı iddiasıyla, bu bölümün tapu kaydının iptali ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın KABULÜNE, çekişmeli ... köyü 403 ada 1 sayılı parselin 22.07.2011 tarihli bilirkişi rapor ve krokisinde (A) ile gösterilen 161 m2 bölümünün tapu kaydının iptaline ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline, aynı krokide (B) ile gösterilen 213 m2 bölümün 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınrıları dışına çıkarılan yerlerden olduğu saptandığından, bu bölüme ilişkin Hazinenin dava açmakta muhtariyetine karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptal ve tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın idari olarak içinde bulunduğu Varsak köyünde 1946 yılında 3116 sayılı Yasa hükmüne göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, 1980 yılında yapılıp, ekip çalışmaları 23.05.1980 tarihinde ilan edilen, itirazların incelenmesiyle komisyon çalışmaları da 20.06.1983 tarihinde ilan edildikten sonra kesinleşen, aplikasyon ve 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2. madde uygulaması vardır.
Arsa niteliğinde ve tapuda davalı adına kayıtlı olan 374 m2 yüzölçümündeki çekişmeli parsel, genel kadastroda, Mart 1957 tarih ve 322 sıra numaralı tapu kaydı ile İbrahim Karakaya adına tespit edilen 3650 m2 yüzölçümündeki 231 sayılı parsel ve genel kadastroda orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığı için tapulama dışı bırakılan alanların 2981 sayılı Yasa hükümlerine göre tevhit ve ifrazıyla oluşmuştur.
Kesinleşmiş orman kadastrosu ile 6831 sayılı Yasanın 2/B uygulamasına ilişkin tutanak ve haritaların uygulanmasına dayalı araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla çekişmeli parselin yörede 1946 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi içinde bırakıldığı, 1980 yılında yapılıp kesinleşen 1744 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2. madde uygulamasıyla parselin (B) ile gösterilen 213 m2 bölümünün Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, (a) ile gösterilen 161 m2 bölmünün ise orman sınırları içinde aplike edildiği belirlenip,
Ağustos 2007 tarih ve 8 sayılı YARGITAY KARARLAR DERGİSİNDE yayınlanan, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 20.12.2006 gün ve 2006/14641-17945 sayılı kararında da açıklandığı gibi, makiye ayırma çalışması yapan komisyon Yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun kurulmadığı gibi, Yasa ve Yönetmelik hükümlerine de aykırı çalıştığı, bu nedenle yaptığı makiye ayırma işlemine değer verilemeyeceği, Yasa ve yönetmelik hükümlerine uyulmadan yapılan çalışma sonunda makiye ayrılan yerlerin tevzii işlemlerinin de yapılmadığı, makiye ayrılan yerlerde özel Yasaları gereği oluşturulan tapu kayıtları dışındaki kayıtlar ile zilyetliğe değer verilmeyeceği,
Uzman orman ve fen bilirkişiler tarafından kesinleşen orman kadastrosuna ait harita ve tutanaklar ile arazi kadastrosu paftasının uygulanması sonucu dava konusu taşınmazın 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı, taşınmaz daha önce yapılan orman kadastrosunun sınırları içinde olduğu halde, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu göz önünde bulundurmadan, hata ile ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da, 766 sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz (T.M.Y.nın 1025. md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve T.M.Y.nın 1026. (E.M.Y. 934. İsviçre M.Y. 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edileceği, somut olayda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanama olanağının da bulunmadığı, 5841 sayılı Yasanın 2. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “İddia ve taşınmazın niteliğine…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31-77 sayılı kararıyla iptal edilip, gerekçeli kararın Resmi Gazetede 23.07.2011 tarihinde yayımlandığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (izhari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda T.M.Y."nın 1023. (E.M.Y. 931 - İsviçre M.Y. 974) maddesindeki "İyi niyetle edinme" kuralının da uygulanamayacağı,
Orman sayılan yerler ile 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartılan yerlerde, 2981 ve 3194 sayılı Yasa uygulaması yapılacağı konusunda hiç bir Yasa hükmü bulunmadığı aksine, 3194 sayılı İmar Yasasının 4. Maddesindeki "... Diğer özel yasalar ile belirlenen veya belirlenecek olan yerlerde, bu (imar) Yasanın özel Yasalara aykırı olmayan hükümleri uygulanır" hükmü ile 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik geçici 2. maddesinin (e) bendi hükmünü iptal eden Anayasa Mahkemesinin 27.09.1995 gün ve 1995/13-51 sayılı kararı ve H.G.K."nun 07.12.1997 gün ve 1997/1-655-1003 sayılı kararı ile kabul edilen "... Kamu malı niteliğini kazanan bir taşınmazın imar uygulamasına tabi tutularak özel mülkiyete dönüştürmeye idari mercilerin yetkileri olmadığı, başka bir anlatımla, idari mercilerin Yasadan kaynaklanan bir yetkileri bulunmayan konularda aldıkları kararların yok hükmünde, buna dayanan tescilin de M.Y."nın 1024. (932.) maddesi gereğince yolsuz tescil niteliğinde olduğu gözetilerek çekişmeli parselin krokisinde (A) ile gösterilen bölümüne ilişkin davanın kabulü yolunda hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmadığına göre davalı gerçek kişinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve Yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 6099 sayılı Yasa ile getirilen 3402 sayılı Yasanın 36/A maddesi gereğince davalıdan onama harcı alınmasına yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 20/03/2012 günü oybirliği ile karar verildi.