Esas No: 2022/5649
Karar No: 2022/8094
Karar Tarihi: 24.10.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/5649 Esas 2022/8094 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/5649 E. , 2022/8094 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasında HMK'nun 114/c ve 115/2.maddeleri gereğince göreve yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, görevli mahkemenin Ankara Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, dair verilen kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının muhtelif tarihlerde çeşitli vasıtaları muhafaza edilmek üzere teslim ettiğini, her türlü masrafı yapıp teslim edilen araçlarla ilgili gerekli korumayı yaptığını, liste halinde belirtilen aracların 2005 yılından beri otoparkta bulunup iade alınmadığını ve yine herhangi bir ücret de ödenmediğini, tacir olması nedeniyle ücreti hakettiğini, bu sebeple araç çekici ücreti ve muhafaza ücreti olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla tevdii ve çekme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte 7.500,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, husumet ve işbölümü itirazı nedeniyle öncelikle davanın usulden reddi gerektiğini, ve yine esas yönünden ise, Samsun İl Emniyet Müdürlüğü ile yapılan yazışma nedeniyle başka kurumların da otoparka araç bıraktığının belirlendiğini, hangi araçların emniyet müdürlüğü tarafından bırakıldığının tespit edilemediğini, ticari faiz talep edilemeyeceğini, 2918 sayılı yasa hükümleri ilgili mevzuat ve 5335 sayılı yasanın 11. maddesi gereği "buluntu olması nedeniyle veya bu kanun hükümleri gereğince trafikten men edilerek alıkonunan, ancak sahipleri tarafından 6 ay içinde alınmayan araçlar hazinece satılarak bedelleri emanet hesabına alınır" hükmü doğrultusunda gerekli işlemlerin ifası için milli emlak müdürlüğüne bildirim yapıldığını, kolluk kuvvetlerinin doğrudan tasarruf imkanının bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, 818 sayılı yasanın 463 ve devamı maddelerininde düzenlenen vedia hükümlerine göre davacının ücret talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, söz konusu kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzere Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 04/06/2015 tarih ve 2015/1437 E, 2015/18741 K, sayılı ilamı ile karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir. Bu kez davacının Anayasa Mahkemesine başvurusu üzerine, Anayasa Mahkemesince yedieminlik ücretinin ödenmemesinin Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkının ihlalini oluşturduğu gerekçesiyle yeniden yargılama yapılmak üzere dosya kararı veren Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin yeniden yargılama yapılmak üzere gönderiği mahkemece, tarafların sıfatına ve davanın niteliğine göre nispi ya da mutlak nitelikteki bir ticari dava söz konusu olmadığından, davada görevli mahkemenin, Asliye Ticaret Mahkemesi değil, genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesi HMK'nun 114/c ve 115/2.maddeleri gereğince göreve yönelik dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, karar verilmiş ve hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK hükümlerine göre, müstakil ticaret mahkemesi bulunan yerlerdeki ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki (görev değil) işbölümüne ilişkindir. İşbölümü itirazı yalnız ilk itiraz olarak ileri sürülebilir. (6762 sayılı TTK'nın 5. m., HUMK. 187), ilk itiraz olarak ileri sürülmeyen işbölümü itirazının mahkemece kabul edilmemesi gerekir. İşbölümü itirazının uygun bulunması halinde mahkemece dava dosyasının ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verilir. Gönderme kararı nihai bir karardır. Mahkeme bu karar ile davadan elini çeker. Gönderme kararı ile dava sona ermeyeceğinden temyizi kabil kararlardan değildir. Gönderme kararı usûlüne uygun şekilde verilmesi halinde (ilk itiraz olarak ileri sürülmesi ve mahkemece uygun görülmesi) gönderilen mahkemeyi bağlar ve gönderilen mahkeme bu davaya bakmak zorundadır. Ancak, gönderilen mahkemenin davaya bakma zorunluluğu iş bölümü itirazının ilk mahkemede süresinde yapılması hali ile sınırlıdır.
TTK'nın 5/1. maddesinde, "Aksine hüküm olmadıkça dava olunan şeyin değerine göre asliye hukuk veya sulh hukuk mahkemesinin ticari davalara dahi bakmakla vazifeli olduğu, 5/3 maddesinde, “Bir davanın ticari veya hukukî mahiyeti itibariyle iş sahasına girip girmediğinin yalnızca iptidai itiraz şeklinde taraflarca dermeyan olunabileceği," 5/son maddesinde ise, "vazifesizlik sebebiyle dava dilekçesinin reddi halinde yapılacak muamelelere ve bunların tâbi oldukları müddetlere dair usûl hükümleri iş sahasına ait iptidai itirazın kabulü halinde de tatbik olunur" hükümlerine yer verilmiştir.
Yine, TTK’nın 5. maddesinde, ikinci fıkrada yazılı hallerde, münhasıran iki tarafın arzularına tâbi olmayan işler hariç olmak üzere, bir davanın ticari veya hukuki mahiyet itibariyle mahkemenin iş sahasına girip girmediği yalnız iptidai itiraz şeklinde taraflarca dermeyan olabileceği hüküm altına alınmıştır. Münhasıran iki tarafın arzusuna tâbi olmayan işlerle ilgili davalara mutlaka kanunda gösterilen mahkemelerde bakılır ve bu davalara ilişkin işbölümü itirazı ilk itiraz değildir. Bu davalar, tarafların sulh olamayacakları ve üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri davalardır. İflas davaları ticaret mahkemesi bakımından münhasıran iki tarafın arzusuna tâbi olmayan davalardandır. Bu davalara ilişkin işbölümü itirazının ilk itiraz olarak ileri sürülmesi şart değildir. Taraflar yargılama bitinceye kadar işbölümü itirazında bulunabilirler. Mahkeme de davanın her aşamasında kendiliğinden ve dava dosyasının işbölümüne sahip mahkemeye gönderilmesine karar verir. (Baki Kuru HUMK 6. baskı sh. 715)
Buna göre mahkemece sadece münhasıran iki tarafın arzularına tâbi olmayan işlerde yani tarafların sulh olamayacakları ve üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri davalarda işbölümü itirazının ilk itiraz olarak ileri sürülmesi şart değildir. Bu davalar dışındaki ikinci fıkrada yazılı hallerde bir davanın ticari veya hukukî mahiyet itibariyle mahkemenin iş sahasına girip girmediği yalnız iptidai itiraz olarak ileri sürülebilir.
Her ne kadar 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile birlikte asliye hukuk mahkemeleri ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisine dönüşmüş ise de Aynı Kanunun 9/1 maddesine göre "Bu Kanunun göreve ilişkin hükümleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalarda uygulanmaz. Bu davalar, açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan Kanun hükümlerine tâbidir."
Dava tarihi itibariyle Asliye ve Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişkinin işbölümü ilişkisi olduğu anlaşılmaktadır. HUMK'nun 427.maddesi uyarınca mahkemelerden verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. İşbölümü itirazı üzerine verilen gönderme kararları, nihai karar niteliğinde olmadığından tek başına temyiz edilmesi mümkün değildir. 24.4.1967 gün, 12/3 sayılı Yargıtay birleştirme kararında, gönderme kararlarının kesin olduğu, ancak gönderme kararının niteliğine uygun düşmeyen hususlara (masraf ve vekâlet ücretine) hükmedilmiş ise kararın temyiz edilebileceği kabul edilmiştir.
Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında dava dosyasının incelenmesinde; davalı tarafından ileri sürülen işbölümü itirazı mahkemece, 28.02.2013 tarih ve 2010/700 E. ve 2013/88 K. sayılı ilamıyla “... 6762 sayılı TTK'nun taşıma ve 818 sayılı BK'nun vedia hükümleri kapsamında açılmış dava olduğundan 6762 sayılı TTK'nun 4. maddesi göz önünde bulundurulduğundan...” reddedilmiş ve söz konusu mahkeme kararı Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 04.06.2015 tarih ve 2015/1437 Esas ve 2015/18741 Karar sayılı ilamıyla “...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile...” kararın onanmasına karar verilmiştir. Davacının Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurusu sonucunda davacının Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ve kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve bu şekilde davalının işbölümü itirazı reddedilerek kesinleşmiştir. Ancak yeniden yargılama yapan Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesince de dava tarihinden yürürlükte olan mevzuat değerlendirilip işbölümü itirazının reddedilerek kesinleştiği gözetilmeden karar tarihinde yürürlükte olan HMK. hükümlerine göre davanın görev yönünden usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece, dava tarihinde yürürlükte olan TTK ve HUMK hükümlerine göre Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin gerekçeli kararında işbölümü itirazının reddedildiği ve kararın temyiz edilmesi ile birlikte işbölümü itirazının reddine dair kararın kesinleştiği değerlendirilerek işin esasına girilerek Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı doğrultusunda inceleme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken karar tarihinde yürürlükte olan HMK. hükümlerine göre davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.