Esas No: 2022/6287
Karar No: 2022/8099
Karar Tarihi: 24.10.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/6287 Esas 2022/8099 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/6287 E. , 2022/8099 K.Özet:
Davacılar, peşin bedel ödeyerek devre mülk satın alırken davalı tarafından tapu alım sertifikası verilmiş ancak tapuları devredilmemiştir. Davacılar, tapularını istemişlerdir. Davalı ise bedelin ödenmediğini iddia ederek davanın reddedilmesini talep etmiştir. Mahkeme öncelikle davanın resmi şekil şartının yerine getirilmemesi nedeniyle reddedilmesine karar vermiştir. Ancak Yargıtay bu kararı bozarak devre mülk satış sözleşmesinin yazılı olması yeterli olduğunu vurgulamıştır. Bu nedenle davanın esastan incelenerek sonuçlandırılması gerektiği belirtilmiştir. Son kararda ise, ihtiyari dava arkadaşlığı kapsamında her bir davacı için ayrı hüküm verilmesi gerektiği fakat yazılı şekilde karar verildiği ve bu nedenle yeniden karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İhtiyari dava arkadaşlığı” başlığı altında düzenlenen 57 ve “İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu” başlığı altında düzenlenen 58 inci maddeleri hakkında açıklamalar yapılmıştır. Ayrıca, HUMK m. 706'ya göre taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin resmi şekilde düzenlenmiş olması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, HMK 202/2. maddesinde yer alan “Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” şeklindeki düzenlemeye de atıfta bulunulmuştur.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında alacak davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması neticesinde davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davalı tarafından süresinde temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, baba, anne ve oğul olarak, peşin bedel karşılığı sayılan “...” da kayıtlı taşınmazını davalıya takas vererek 01/01/2009 tarihinde teslimi gereken Sarot Termal tesislerinden devre mülk satın aldıklarını, aralarında devremülk satış sözleşmeleri yapıldığını, davalı tarafından tapu alım sertifikası verildiğini ve bu belge ile tapuda devremülkün tapusunun verileceğinin bildirildiğini, ancak devremülk tapularının verilmediğini belirterek zamanında teslim edilmemekten doğan hukuksal tazminat vs. hakları saklı tutulmak kaydıyla 14 adet devremülkün ayrı ayrı adlarına tapuda kayıt ve tescilini talep etmiş, dava sırasında söz konusu devre mülklerin 3. kişilere tapuda tescil edilmesi nedeniyle davacılar taleplerini istirdat davası olarak değiştirmişlerdir.
Davalı, davacılar tarafından bedelin ödenmediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacıların temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 14. Hukuk Dairesinin 02.10.2013 tarih ve 2013/8156 Esas ve 2013/12661 Karar sayılı ilamıyla “... Somut olayın arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi hükümleri çerçevesinde incelenip değerlendirilmesine gelince;
Mahkemece taşınmaz mülkiyeti aktarımında resmi şekil şartının yerine getirilmemesi sebebiyle davanın reddine karar vermiştir. Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması resmi şekilde düzenlenmiş olmasına bağlıdır (TMK m. 706). Ancak arsa maliki ile yüklenici arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince yükleniciden bağımsız bölüm veya devre mülk temlik alınmasına dayalı olarak açılan davalarda temlik sözleşmesinin yazılı olması yeterlidir. Bu nedenle mahkemece davanın esastan incelenerek sonuçlandırılması gerekirken devre mülk satın alınmasına ilişkin sözleşmelerin resmi şekilde yapılması gerektiğinden bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir...” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak davanın reddine, dair verilen karar davacıların temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 21.02.2019 tarih ve 2017/9411 Esas ve 2019/2253 Karar sayılı ilamıyla “...söz konusu tapu alım sertifikası başlıklı belgelerin davacılarda güven telkin etmiş olduğu, sözleşme yapılması düşüncesiyle yani uyulacağına ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi, diğer bir anlatımla sözleşmenin yapılacağına güven duyan tarafın zararının diğer tarafça karşılanması gerektiği ve yine mahkemeye sunulan tapu alım sertifikalarının Hukuk Muhakemeleri Kanunun’da Delil Başlangıcı başlıklı 202/2. maddesinde yer alan “Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.” şeklindeki düzenlemeye göre de delil başlangıcı niteliğinde olduğu da gözetilerek takas olarak davalıya verildiği iddia olunan taşınmazın davalı tarafa geçip geçmediği, devre mülkler karşılığı takas olarak verilip verilmediği değerlendirilerek taraf delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken...” gerekçesiyle bozulmuştur.
Bu kez mahkemece, bozmaya uyularak davacılar ile davalı şirket arasında akdedilen sözleşme ile devre mülklere karşılık ... dairenin takas olarak verildiği, davacıların devre mülklerin tapularını almaya hak kazandıkları ancak tapuların 3. kişilere devredilmesi nedeniyle davacılar vekilinin davasını istirdat davasına dönüştürdüğü gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ve hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, taraflar arasında imzalanan devremülk satış sözleşmesinden kaynaklanan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “İhtiyari dava arkadaşlığı” başlığı altında düzenlenen 57 nci maddesinde; “(1) Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.
b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.
c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması,”,
“ İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu” başlığı altında düzenlenen 58 inci maddesinde ise; “İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Açıklanan yasal düzenlemeler ışığında dava dosyasının incelenmesinde; Eldeki davada birden fazla davacı olup, davacıların her biri dava tarihi itibariyle adlarına tescili gereken devremülklerin bedelini talep ettiklerine göre, her bir davacı arasında ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur. İhtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğu durumlarda alacak tek bir dava ile istense de aslında her bir ihtiyari dava arkadaşı kadar dava söz konusudur. Bu nedenle, her bir davacı yönünden ayrı ayrı hükmedilen bedel gösterilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
O halde, mahkemece, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olduğu gözetilerek her bir davacı için ayrı ayrı hükmedilen bedel gösterilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde taşınmazların dava tarihindeki değerleri toplamı olan 309.700 TL'nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine şeklinde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.