(Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi 2009/11861 E. , 2010/2864 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı alacak davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Uyuşmazlık, düğünde takılan 2.000 TL ve bir kısım ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsiline ilişkindir. Mahkemece değeri 4.485 TL olarak belirlenen ziynetler ve 1.800 TL para yönünden davanın kısmen kabulü ile ziynet eşyalarının aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde hüküm altına alınan para ile birlikte 6.285 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı koca tarafından davacı kadın aleyhine ... 2. Aile Hukuk Mahkemesi’nin 2003 / 849 Esas sayılı dosyasında açılan boşanma davasına yanıt veren davacı kadın vekili, tarafların 2000 yılında evlendiklerini, son zamanlarda davalının, davacıyı küçük görmeye başladığını, manevi baskı altına almaya çalıştığını, davacının devamlı çalıştığı bir işi varken evlendikten sonra istifa ettirdiğini, çalışmasına izin vermediğini, davalının Haziran 2002 ayında davacıyı boşanmaya zorladığını, ortak konuttan zorla atarak eve almadığını, davacının babasının evine sığınmak zorunda kaldığını, kusur davalıda olmasına karşın kendilerinin de boşanmayı istediklerini, ancak düğünde davacıya hediye olarak takılan bir kısım ziynet eşyaları, 2.000 TL nakit para ile beyaz eşyaların aynen iadesini, mümkün değilse karşılığı olan 30.000 TL’nin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının maddi menfaat temin etme gayreti içinde olduğunu, davalının ise evlilik sebebiyle yaptığı masrafları dahi ödeyemediğini, davacının tüm eşyalarını, davalının ailesi tarafından borçla alınan ve kendisine ait olmayan ev eşyalarını ve takılarını alıp gittiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkaran kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı dava konusu edilen para ve ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı yan ise bunların davacı tarafından beraberinde götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Diğer bir deyimle bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağana ters düşer.
Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyadır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğu kabul edilmelidir.
Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını, ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını,ispat yükü altındadır.
Olayda, davacı ve davalı 16.06.2000 tarihinde evlenmişlerdir. Bu evliliklerinden müşterek çocukları bulunmamaktadır. Davacı, yargılamada düğünde kendisine takılan ziynet ve paraların iadesini istemektedir. Ancak davacı kadın evi son terk ettiği tarih itibariyle dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini dinlettiği tanıkların beyanları ile kanıtlayamamıştır.Bu konuda dinlettiği tanıkları davacıya düğün sırasında takılan ziynet eşyaları ve para konusunda beyanda bulunmuşlar, davalının bunları davacının elinden aldığı ve sonrasında iade etmediği konusunda bir şey söylememişlerdir. Davacı kadın iddiasını tanık beyanları ile kanıtlayamamış ve yemin deliline de dayanmamış olduğundan mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 16.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.