Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2009/10373 Esas 2010/2846 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/10373
Karar No: 2010/2846
Karar Tarihi: 16.3.2010

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2009/10373 Esas 2010/2846 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalı tarafından süresi içinde temyiz edilen önalım davası ile ilgili Asliye Hukuk Mahkemesi'nde verilen karar incelenmiştir. Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir ancak davalı vekilinin temyiz itirazlarına sadece bir istisna dışında yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır. Davacı, paydaşı olduğu taşınmazdaki önalım hakkını kullanmak istemiştir fakat payın muvazaalı olarak yüksek gösterilmesi engellemiştir. Davalı vekili, payın gerçekte satın alınan bedelin yüksek olduğunu ileri sürmüş ancak mahkeme bu savunmayı kabul etmemiştir. Davalının temyiz itirazlarından biri taşınmazın fiilen taksim edilip edilmediğine ilişkindir. Mahkeme savunmanın genişletilmesi gerektiğine karar verip delillerin toplanmaması nedeniyle hüküm bozulmuştur. Kararda T.M.K'nun 2. maddesi ve dürüstlük kuralı hakkında açıklamalar yapılmıştır.
(Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi         2009/10373 E.  ,  2010/2846 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair karar davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
    Uyuşmazlık önalım hakkına konu edilen payın iptali ile davacı adına tesciline ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliler mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2-Temyiz eden davalı vekilinin fiili taksime ilişkin temyiz itirazlarına gelince ;
    Davacı vekili, dava dilekçesinde, müvekkilinin paydaşı olduğu ... parsel No’lu taşınmazda diğer paydaş ...’in taşınmazdaki 8000 / 28500 payını önce ...’e devrettiğini, onun da oğlu olan davalıya sattığını, müvekkili yurt dışında olduğundan yapılan pay satışından yeni haberdar olduğunu, pay satışının davacıya noter aracılığı ile bildirilmediğini, diğer yandan payın satış bedeli çok daha düşük olmasına karşın davacının önalım hakkını kullanmasını engellemek için tapuda muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini, davacının önalım hakkını kullanmak istediğini, mahkemece tespit edilecek bedeli depo edeceğini belirterek, davalı adına kayıtlı payın iptali ile müvekkili adına tescilini istemiştir. Davalı vekili, davanın üç aylık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, davacının kötü niyetle satıştan haberinin olmadığını ileri sürdüğünü, yapılan satışa ilişkin yurt dışında yaşayan davacıya telefon ile haber verildiğini, davacının bedelde muvazaa iddiasının da yerinde olmadığını, dava konusu payın emlak değerinin 16.000 TL olup bulunduğu bölgede kıymetli bir mevkide yer aldığını, bu nedenle gerçekte müvekkilinin payı gerçekte 24.000 TL bedelle satın aldığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken, bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış sebebiyle önalım hakkını kullanması T.M.K’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz.Kötü niyet iddiası 14.2.1951 gün ve 17 /1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi hallerde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
    Olayımıza gelince; davacının paydaşı olduğu 511 No’lu parselde bulunan ve dava konusu edilen 8000 / 28500 pay taşınmazların paydaşlarından İsmail ... tarafından 4.4.2008 tarihinde 16.000 TL bedelle davalıya satılmıştır. Söz konusu pay daha önce paydaşlardan ... tarafından 14.1.2008 tarihinde 14.000 TL bedelle payını satan İsmail ...’e devredilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne dair verilen kararı temyiz eden davalı vekili, temyiz dilekçesinde, mahkemenin taşınmazın paydaşları arasında fiilen taksim edilip edilmediğini ve kullanımın hukuki taksime uygun olup olmadığını araştırmadığını, bunun için taşınmaz üzerinde keşif yapmadığını, tanıkları dinlemediğini, taşınmazın fiilen taksim edilerek kullanıldığının anlaşılması halinde davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini belirtmiştir. Davalının temyiz dilekçesi taşınmazın fiilen taksim edilerek kullanıldığına yöneliktir.Yukarda açıklandığı üzere taşınmazın taksim edilerek kullanıldığı savunması davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bu halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Bu durumda mahkemece davalının taksim savunmasına ilişkin delillerinin, varsa davacının bu konudaki karşılık delillerinin sorulup toplanması, tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi yönünden hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarda ( 2 ) No’lu bentte yazılı nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 16.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara