Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/15225 Esas 2012/3771 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/15225
Karar No: 2012/3771

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/15225 Esas 2012/3771 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davanın konusu, bir taşınmazın kadastro tespitine itirazdır. Taşınmaz, Hazine tarafından tarla niteliğiyle tespit edilmiştir ancak davacı, taşınmazın kendisine miras yoluyla kaldığını ileri sürerek tespitin iptali ve adına tescilini istemiştir. Davacı tarafın keşif giderlerinin yatırılması için verilen kesin süreye uyulmaması nedeniyle önceki dava reddedilmiştir. Sonrasında, davacı tarafın mirasçıları, davanın yenilenmesi istemiyle mahkemeye başvurmuş ve çekişmeli taşınmazın payları oranında tesciline karar verilmiştir. Ancak Yargıtay'ın bozma kararı sonrasında yapılacak yargılamaya ilişkin karar verilirken hataya düşülerek, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu ve toprak kazanma koşullarının oluştuğu kabul edilmiştir. Ancak taşınmazın komşu parsellerle karşılaştırıldığında orman sayılan yerlerden olduğu ve vergi kaydının oluşum tarihinden daha sonraki dönemlerde ormana el atmak suretiyle kazanıldığını gösteren delillerin bulunduğu belirtilmiştir. Bu nedenle davaların tamamının reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Kanun Maddeleri:
- Kadastro Yasasının 36. maddesi
20. Hukuk Dairesi         2011/15225 E.  ,  2012/3771 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

    Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Yörede 1990 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ... köyü 137 ada 54 parsel sayılı 19373.87 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, aynı ada 53 parsele uygulanan 499 numaralı vergi kaydının miktar fazlası olması nedeniyle tarla niteliğinde Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ... , taşınmazın kendisine murisinden kalan tarım alanı olduğunu ileri sürerek tespitin iptali ve adına tescilini istemiştir. Mahkemece, Kadastro Yasasının 36. maddesi gereğince davacı tarafa keşif giderlerinin yatırılması için verilen kesin süreye uyulmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Bu kez, ... mirasçıları tarafından yeniden kadastro mahkemesinde açılan davada davacı ... in yargılama sırasında öldüğü, buna rağmen davaya vekil tarafından devam edilerek davanın reddedildiği, verilen kararın da usulsüz olarak ölü olan murise kalemde bizzat tebliğ edildiği ve kesinleştirildiği ileri sürülerek yargılamanın yenilenmesi istenmiş; mahkemece dava kabul edilerek 137 ada 54 parselin payları oranında Ahmet Demir mirasçıları adına tesciline karar verilmiştir. Kararın Hazine tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 02/12/2003 tarih ve 2003/12324 - 11358 sayılı Kararı ile bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; "Davacının yargılama sırasında öldüğü, ölüm ile vekalet ilişkisinin son bulduğu, bu nedenle mahkemece mirasçıların tamamının oturuma davet edilmesi ve verilecek kararın da vekile değil mirasçılara tebliğ edilmesi gerektiği, ortada yöntemince kesinleşmiş bir kararın bulunmadığı, yargılamanın yenilenmesi yoluna ancak kesinleşmiş kararlar yönünden gidilebileceğinden davanın reddine karar verilmesi" gerektiği hükmüne yer verilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamanın yenilenmesi davasının reddine karar verilmiş, davaya kadastro tespitine itiraz davası olarak devam olunmuş ve keşif giderlerinin kesin sürede yatırılmamış olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı mirasçıları tarafından temyizi üzerine, bu kez, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 12/05/2005 tarih ve 2005/6300 - 3924 sayılı ilamında; "Davacı tarafa verilen kesin süre yasanın aradığı koşulları taşımadığı gibi ölü kişi adına davayı takip eden vekile yapılan ihtarın da geçerli olmadığı açıklandıktan sonra, mirasçıların davaya dahil edilmesi, keşif avansının yatırılması sağlanarak uyuşmazlığın esastan çözümlenmesi" gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde (B) harfi ile gösterilen 12623.33 m2 bölümünün payları oranında davacı mirasçıları adına, geriye kalan (A) harfi ile işaretli 6750.54m2lik bölümünün ise tespit gibi Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından (B) harfli bölüme yönelik olarak temyiz edilmiştir.
    Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1965 ve 1966 yıllarında seri bazda yapılarak kesinleşen orman kadastrosu ile 1985 yılında evvelce sınırlaması yapılmış ormanlarda 2896 sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulaması ile evvelce sınırlandırması yapılmış olup da, herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların kadastrosu ile 2/B madde uygulamaları yapılmış ve kesinleşmiştir.
    Mahkemece çekişmeli taşınmazın temyize konu (B) harfli bölümünün zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu ve davacılar yararına toprak kazanma koşullarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülmüştür. Şöyle ki;
    Komşu Mazı köyü 137 ada 54 parsel sayılı taşınmaza uygulanan 1937 tarih, 499 numaralı vergi kaydı, 2000 m2 miktarlı olup; doğu ve batı yönlerden "DAĞ" okumaktadır. Kayıt miktarını aşar biçimde davacılar adına yer tespit edilmiştir. Taşınmaz, çamlık ve çalılık niteliği ile tespit görerek kesinleşen 55 ve 297 parsellere komşudur. Kaldı ki; çekişmeli yerin (A) harfli bölümünün orman sayılan yerlerden olduğu mahkemenin de kabulündedir. Orman bilirkişi tarafından yöntemince yapılan uygulamaya göre bu yerin büyük bölümü yeşil renkli orman alanında kalmaktadır. Bu durum, çekişmeli yerin vergi kaydının oluşum tarihinden sonraki dönemlerde ormana el atmak suretiyle kazanıldığının göstergesidir. Bundan ayrı, dosya arasında bulunan tarım uzmanı Seyhan Dağlıkan’a ait 29/03/2006 tarihli rapordan da, taşınmazın tarım alanı niteliği taşımadığı anlaşılmaktadır. Değinilen yönler göz önüne alındığında, davanın tümü ile reddine karar verilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Mahkemece farklı gerekçelerle davanın kısmen kabulü yolunda kurulan hüküm usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 14/03/2012 günü oybirliği ile karar verildi.






    Hemen Ara