Esas No: 2012/1505
Karar No: 2012/4384
Karar Tarihi: 22.05.2012
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2012/1505 Esas 2012/4384 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen gün ve saatte temyiz eden ... geldi. Aleyhine temyiz istenilen taraftan gelen olmadı. Gelenin yüze karşı duruşmaya başlandı. Sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. Süresi içinde inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu. GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
1978 yılında 766 sayılı Tapulama Kanunu uyarınca yapılan kadastro sırasında 1060 parsel sayılı 5100 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz...tarafından 1968 yılında ..."a satılıp o tarihten sonra ..."ın zilyetliğinde olmakla birlikte, 1974 yılında tapuda intikal yapılarak eşit paylarla ...ve müştereklerinin adına kayıtlı olduğu, tapu kayıt maliklerinin haricen satın alan ... adına tespit yapılabilmesi için muvafakat vermeye gitmedikleri belirtilerek eşit paylarla... adlarına tespit edilmiş; ..."ın itirazı Kadastro Komisyonu"nun 28.05.1980 tarihli ve 1980/303 sayılı kararı ile reddedilerek 06.03.1981 tarihinde tescil edilmiştir. İtirazı Kadastro Komisyonunda reddedilen davacı ... vekili 21.02.2011 tarihli dava dilekçesi ile komisyon kararının yöntemince davacıya tebliğ edilmediğini bildirerek, haricen satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine, çekişmeli 1060 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; komisyon kararının davacıya bizzat tebliğ edildiği, tebligat parçasının 682 parsel sayılı taşınmazın dayanak kayıtları içinde bulunduğu, davacının yasal süresi içinde komisyon kararına karşı dava açmadığı, davacı vekilinin son oturumdaki tebligat parçasındaki imzaya yönelik itirazının inandırıcı ve samimi bulunmadığı, davacının komisyon kararından haberdar olmadığını iddia etmesinin aradan geçen süre ve komşu parsellere de itiraz edilmiş olması nedeniyle hayatın olağan akışına aykırı olduğu gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de, mahkemenin kabul ve değerlendirmesi dosya içeriğine uygun bulunmamaktadır. Mahkemenin gerekçesinde belirttiği 682 parsel sayılı taşınmazın dayanak kayıtlarının aslı dosya içinde bulunmamaktadır. Dosyada bulunan tebligat belgelerinin onaylı fotokopi örneklerine göre, hem davacı ..., hem de ...adına çıkarılan tebligatların "zatına" denilerek tebliğ edildiği ve alıcı (tebliği alan kişi) olarak her iki belgeye de aynı imzanın atıldığı anlaşılmaktadır. Dosya içinde getirtilen belgeler içinde bulunan 1045 parsel sayılı taşınmaza itiraz dilekçesi örneğinde itiraz eden... adı altında da aynı imzanın bulunduğu çıplak gözle görülmektedir. Davacının, tespite itiraz dilekçesindeki imzası ile bu imzaların birbirine benzemediği de ilk bakışta anlaşılmakta olduğu halde, komisyon kararının davacıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilip edilmediği yöntemince araştırılmamış ve gerektiğinde yöntemince imza araştırması yapılmamıştır. Hal böyle olunca, bu amaçla; komisyon kararının tebliğ tarihi itibariyle davacının resmi dairelerdeki işlemleri sırasında kullandığı imzalarının bulunduğu belge asılları ile 682 parsel sayılı taşınmaza ait tebligat belgesi aslı dosya içine getirtilerek; belgelerde bulunan imzanın davacı ..."a mı, yoksa ..."a mı ait olduğu araştırılmalı; ... ile ...arasında akrabalık veya çalışan-çalıştıran ilişkisi bulunup bulunmadığı, tebliğ tarihi itibariyle aynı çatı altında oturup oturmadıkları dosya içine getirtilecek nüfus kayıtları ve dinlenecek tanık beyanları ile saptanmaya çalışılmalı; gerektiğinde yöntemince imza araştırması yaptırılmalı; Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesi veya diğer resmi bilirkişilik makamlarından rapor alınmalıdır. Bu şekilde yapılacak araştırma ile tebligat belgesindeki imzanın davacıya veya davacı adına o tarihte tebligatı almaya yetkili birine ait olup olmadığı saptanmalıdır. Yapılacak araştırma sonucunda; davacıya yapılan tebligatın geçerli olduğunun anlaşılması halinde, tutanağın usulen kesinleşmiş olması nedeniyle açılan davada kadastro mahkemesinin görevli olmayacağı düşünülerek mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın genel hukuk mahkemesine devrine karar verilmelidir. Aksi halde, yani, davacıya yapılan tebligatın geçerli olmadığı, tutanağın usulen kesinleşmeyip, yapılan tescilin yolsuz olduğu kanaatine ulaşılması halinde ise davanın süresinde açılmış olduğunun kabulü ile davanın esasına girilerek tarafların bildirdikleri ve bildirecekleri tüm deliller toplanıp değerlendirilmek ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 13/B-c ile 12/son maddesi hükümleri de tartışılmak suretiyle ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu şekilde araştırma yapılmaksızın belirtilen gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi; kabule göre, kesinleşen tespite karşı açılan dava nedeniyle kadastro mahkemesinin görevsiz olduğu göz ardı edilerek davanın reddine karar verilmesi de isabetsiz olup, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 22.05.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.