Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/812 Esas 2021/5267 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2021/812
Karar No: 2021/5267

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/812 Esas 2021/5267 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2021/812 E.  ,  2021/5267 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-İPOTEĞİN KALDIRILMASI



    Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil, olmazsa tazminat ve ipoteğin terkini davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, ipoteğin terkini isteğinin reddine karar verilmiş, davalı ... ve davalı ... vekilinin istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, davalı bankanın istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı ...’in istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak, tapu iptal-tescil ve ipoteğin terkini isteğinin reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili ve vekalet ücretine hasren davalı ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat ve ipoteğin terkini isteklerine ilişkindir.
    Davacı, davalı ... ve dava dışı ... ile birlikte oto - galeri dükkanı açma hususunda anlaştıklarını, sermaye olarak kullanılması amacıyla maliki olduğu dava konusu 1075 ada 32 parseldeki 7 nolu bağımsız bölümün satışı konusunda davalı ...’ya vekaletname verdiğini, ancak daha sonra galeri açmaktan vazgeçtiğini sözlü olarak davalı ...’ya bildirdiği halde davalı vekil ...’nın taşınmazı alacaklısı olan diğer davalı ...’a borcuna karşılık bedelsiz olarak satış suretiyle devrettiğini, davalı ...’in sahibi olduğu şirketin kullandığı kredi sebebiyle çekişmeli taşınmaz üzerine davalı ...Ş. lehine ipotek tesis edildiğini, davalı ...’in eşinin kendisini defalarca arayarak davalı ...’nın kendilerine 130.000 TL borcu olduğunu, taşınmazın satılarak satış bedelinden alacağını mahsup ettikten sonra kalan bedeli iade edeceğini beyan ettiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalıların el ve işbirliği içeresinde hareket ettiklerini, herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, davalı Bankanın iyiniyetli sayılsa dahi ayni hakkın şahsi haktan üstün olduğunu ileri sürerek, taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını, tapu kaydının iptali ile adına tescilini, mümkün olmazsa tazminata karar verilmesini istemiştir.
    Davalı ..., iddiaların doğru olmadığını, satışa dayanak vekaletnamenin geçerli olduğunu, taşınmazı 195.000 TL bedeli karşılığında satın aldığını ve satış bedelini davalı vekil ...’ya ödediğini, tekstil piyasasında güvenilir bir tacir olduğunu, ticari hayatın gereği olarak tekstil şirketinin kullandığı kredi sebebiyle taşınmaz üzerine davalı ... tarafından ipotek konulduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... vekili, davalı ...’in kullandığı krediye teminat olarak ... lehine taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiğini, davacı ve diğer davalılar arasındaki ilişkiyi bilmelerinin mümkün olmadığını, TMK 1023.maddesi uyarınca üçüncü kişinin kazanımının korunması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ..., usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiş, aşamada vekili tarafından sunulan beyan dilekçesinde; dava konusu taşınmazın gerçekte davacının yakın arkadaşı olan dava dışı ...’e ait olduğunu, davacının kredi kullanabilmesi amacıyla taşınmazın teminat amacıyla dava dışı ... tarafından davacıya devredildiğini, daha sonra davacı ve dava dışı ... ile birlikte oto-galeri açmaya karar verdiklerini, dava dışı ...’nin “çekişmeli taşınmazı davacının kullandığı kredi sebebiyle ipotekli olduğu için üzerine alamadığını, krediyi kapatıp bir kısım bedeli de elden ödemesi halinde taşınmazı satıp oto-galeri dükkanı için sermaye olarak kullanabilecekleri” teklifi üzerine anlaştıklarını, bu doğrultuda davacının taşınmazın satışı için kendisine vekaletname verdiğini, davacının 18.000 TL kredi borcunu ödeyip taşınmaz üzerindeki ipoteği kaldırdığını, dava dışı ...’ye de 48.000 TL elden ödeme yaptığını, ayrıca taşınmaza ait harç ve vergiler için 5.000 TL ödediğini, taşınmaz üzerindeki ipotek kalktıktan sonra taşınmazı satmayı düşündüklerini ancak emlak piyasası düşük olduğundan satmaktan vazgeçtiklerini, bunun üzerine sermaye sağlamak amacıyla davalı ... tarafından çekilecek krediye teminat olarak dava konusu taşınmazı davalı ...’e temlik ettiğini, davalı ...’in ise çektiği krediyi kendisine vermediği gibi taşınmazı da iadeye yanaşmadığını, tapuyu geri alabilmek için davalı ...’e 200.000 TL’ye yakın para verdiğini, dava dışı ...’nin kendisini kandırarak taşınmazın kredi borçlarını kendisine ödettiğini mağdur olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
    İlk derece mahkemesince, vekâlet görevinin kötüye kullanıldığı, aralarında alacak-borç ilişkisi bulunan davalı vekil ... ve davalı ...’in el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri, satış bedelinin ödendiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, davalı ... yönünden ise tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişi olduğu gerekçesiyle ipoteğin kaldırılması isteğinin reddine karar verilmiş, davalı ... ve davalı bankanın istinafı üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, dava konusu taşınmazın gerçek malikinin dava dışı ... olduğu ve ilk olarak davacının kredi kullanması amacıyla dava dışı ... tarafından davacıya devredildiği, daha sonra çekişmeli taşınmazın davalı ...’in kullanacağı krediye teminat olarak davalı ..."e temlik edildiği, bir nevi inanç sözleşmesi kapsamında olan işlemlerin davacının bilgisi dahilinde yapıldığı, vekalet görevinin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığı, davalı ... lehine hükmedilen vekalet ücretinin ise doğru olduğu gerekçesiyle, davalı Bankanın istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı ...’in istinaf talebinin kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak tapu iptal-tescil ve ipoteğin kaldırılması isteğinin reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının Büyükçekmece 8. Noterliğinin 04.12.2015 tarih ve ... yevmiye numaralı vekâletnamesi ile dava konusu taşınmazın satışı konusunda davalı ... ... ve dava dışı ...’i vekil tayin ettiği, dava konusu 1075 ada 32 parseldeki 7 nolu bağımsız bölümün tamamı davacı adına kayıtlı iken anılan vekaletnameye istinaden davalı vekil ... tarafından 07.12.2015 tarihinde diğer davalı ...’a satış suretiyle devredildiği, aynı akitle davalı ...’in sahibi olduğu ... Tekstil şirketinin davalı bankadan kullandığı genel kredi sebebiyle çekişme konusu taşınmaz üzerine 07.12.2015 tarihinde davalı ...Ş. lehine 1. dereceden 500.000 TL bedelli ipotek tesis edildiği anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olayda; dinlenen davacı tanıklarının iddiaları doğrular nitelikte beyanda bulundukları, davalı tarafın satış bedelini ödediğini usulünce kanıtlayamadığı, davalı vekil ...’nın davalı ...’e önceye dayalı ilişkileri sebebiyle borcunun bulunduğu yönündeki davacı ve davalı ... tanığının beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, vekil ...’nın vekalet görevini kötüye kullandığı, vekil ile aralarında alacak-borç ilişkisi bulunan kayıt maliki davalı ...’in de durumu bilen ya da bilmesi gereken konumunda olduğu, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
    Hal böyle olunca, tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken davalı ...’nın süresinde olmayan beyan/cevap dilekçesindeki beyanları gerekçeye esas alınarak yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.
    Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK"nin 371/1-a maddesi gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK"nin 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, bozma nedenine göre davalı Bankanın sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/10/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.










    Hemen Ara