Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2011/6918 Esas 2012/3733 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
16. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/6918
Karar No: 2012/3733
Karar Tarihi: 24.04.2012

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2011/6918 Esas 2012/3733 Karar Sayılı İlamı

16. Hukuk Dairesi         2011/6918 E.  ,  2012/3733 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ


    Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
    Kadastro sırasında 323 ada 15 parsel sayılı 90.01 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, satış senedi ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı Yaşar Aldırmaz adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine, taşınmazın Kızlar Çayının kıyı şeridinde kaldığı ve özel mülkiyete konu yerlerden olmadığı iddiası ile dava açmıştır. Mahkemece, yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu taşımazın kadastro tespitinin iptali ile taşınmazın aktif dere yatağı ve derenin etkisinde kaldığı belirtilerek 3402 sayılı Kanun"un 16/C maddesi gereğince tespit dışı bırakılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Mahkemece, dava konusu taşınmazın derenin etkisi altında ve taşkın alanı kapsamında kaldığı, bu nedenle devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup zilyetlikle kazanılmasının mümkün bulunmadığı belirtilerek; 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 16/C maddesi gereğince tespit dışı bırakılmasına karar verilmiş ise de yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Hazine, dava konusu taşınmazın adına tescili istemi ile dava açmıştır. Mahkemece taşınmaz ile ilgili olarak yapılan her iki keşifte alınan bilirkişi raporları kısmen de olsa birbirleri ile çelişmektedir. Başka bir ifade ile, ilk keşif sonucu alınan jeolog bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın dere yatağından kazanılmış yerlerden olmadığı gibi kıyı kenar çizgisinin de dışında ancak taşkın düzlüğü içinde kaldığı belirtilmesine rağmen, ikinci keşif sonucu alınan jeolog bilirkişi raporunda taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde bir kısmının ise taşkın alanı düzlüğünde kaldığı belirtilmektedir. 3621 sayılı Kıyı Kanunu"nun 4. maddesinde bazı tanımlamalar yapılmış olup bu tanımlamalara göre "Kıyı çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi, Kıyı Kenar çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırını, Kıyı: Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanı, Dar Kıyı: Kıyı kenar çizgisinin, kıyı çizgisi ile çakışmasını" kastetmektedir. Söz edilen kanunda taşkın düzlüğü şeklinde bir tanımlamaya rastlanmadığı gibi dosya içerisinde mevcut Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünün cevabi yazısında da Kızlar Çayının 3621 sayılı Kıyı Kanunu kapsamı dışında kaldığı ve kıyı kenar çizgisi tespiti bulunmadığı belirtilmektedir.
    Hal böyle olunca uyuşmazlık aktif dere yatağının tam olarak belirlenmesi ve taşınmazın aktif dere yatağı kapsamında kalıp kalmadığının tespit edilmesi ile çözümlenebilecektir. Buna göre mahkemece yapılması gereken iş, aralarında bu konuda uzman ziraat, harita mühendisi ve jeolog veya jeomorfologların bulunduğu yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ilişkin, memleket haritası, topografik haritalar getirtilip tüm kayıtların uygulanmasını sağlamak, gerektiğinde değişik kodlardan toprak örnekleri alınıp analizler yaptırmak, mevsimsel etkiler de göz önünde tutularak dere yatağının aktif olarak aktığı sınırları saptamak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Bu amaçla mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve jeolog veya jeomorfolog, harita mühendisi ve taşınmazın niteliğine göre ziraat mühendisi bilirkişi kurulu huzuruyla keşif yapılmalıdır. Keşif sırasında yerel bilirkişiden taşınmazın öncesinin ne olduğu, taşınmaz üzerindeki zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş biçimi, öncesinde tarla olarak kullanılıp kullanılmadığı, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması halinde imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, imar ve ihyaya konu edilmiş ise ihyanın hangi tarihte başlayıp ne zaman bitirildiği etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, jeolog ve jeomorfolog bilirkişiden taşınmazın aktif dere yatağı kapsamında kalıp kalmadığı yönünde ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, zirai bilirkişiden taşınmazın toprak yapısı, bitki örtüsü, kullanım durumu ve niteliği ile ilgili olarak ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, taşınmazın niteliği kesin olarak belirlenmeli, aktif dere yatağında kalan yerlerin özel mülkiyete konu olmayacağı göz önünde bulundurulmalı, bunun dışında taşınmaz arızi olarak taşkına maruz kalan yerlerden ise ekonomik amaca uygun kullanım olup olmadığı davalı taraf yararına 3402 sayılı Yasa"nın 14. maddesinde öngörülen edinme koşullarının gerçekleşmediği sonucuna varılması halinde davalı yararına 3402 sayılı Yasa"nın 19/2. maddesinin uygulama olanağının bulunup bulunmadığı belirlenmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece bu yönler göz ardı edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davalının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 24.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.














    Hemen Ara