Esas No: 2022/5566
Karar No: 2022/9064
Karar Tarihi: 30.11.2022
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/5566 Esas 2022/9064 Karar Sayılı İlamı
3. Hukuk Dairesi 2022/5566 E. , 2022/9064 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 5. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : SAMSUN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen tazminat davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; basit elektrik işleri ve tamiratlar ile geçimini sağlayan desteklerinin davalılardan ...’in ısrarı ile arızayı gidermek üzere evinin önündeki elektrik direğine çıktığı sırada düşerek vefat ettiğini, davalılardan ... hakkında ceza davası açıldığını, davalılardan ...’in hiçbir güvenlik önlemi almadan desteği direğe çıkmaya zorlayarak, diğer davalı ...’ın ise elektrik direğinin etrafına hiçbir uyarı levhası asmayarak ve direğe çıkmayı önleyici tertibat almayarak kusurlu olduğunu, meydana gelen olay sonucu desteklerini kaybettiklerini, acı ve elem duyduklarını ileri sürerek; ileride artırılmak üzere şimdilik 1.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı ve davacılardan ... için 40.000 TL, ... ve ... için 30.000’er TL, ... için 25.000 TL olmak üzere, toplam 125.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep etmişlerdir.
Davalı ...; meydana gelen olayda kusuru olmadığını, arızanın giderimi için diğer davalı ...’ı arayacağını söylemesi üzerine davacıların desteğinin kendisine olan borcundan kaynaklı mahcubiyeti nedeniyle direkteki arızayı gidermeyi istediğini, desteğe ısrarda bulunmadığını, desteğin direğe çıkması esnasında gerekli güvenlik önlemlerini aldığını, elektrik direğinin mülkiyetinin kendisine ait olmadığını, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ...; oluşan zarar ile şirketlerinin faaliyetleri arasında illiyet bağı bulunmadığını, aydınlatma direği üzerinde uyarı levhası bulunduğunu, yine direğe tırmanmayı engelleyici nitelikteki koruyucu tertibatın da bulunduğunu, olay öncesinde şirketlerine herhangi bir arıza ihbarı yapılmadığını, destek ve diğer davalı ...’in ölüm tehlikesi içeren elektrik direğine tırmanmanın tehlikesi ve sonuçlarını bilebilecek olgunlukta olmalarına rağmen ağır kusurlu davranışları sonucu olaya sebebiyet verdiklerini, taleplerin de fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince; dosyada toplanan deliller ve ceza dosyası kapsamı, ceza yargılamasında verilen beraat kararında hükme dayanak alınan maddi olgular ve fiilin hukuka aykırılığı konusunda yapılan tespit ve mahkemece talimat yolu ile aldırılan bilirkişi raporu içeriğinden, davacıların desteğini ölümü ile sonuçlanan olayda davalıların kusurunun bulunmadığı, desteğin tam ve asli kusurlu olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ile gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, bu nedenle inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava; davacıların desteğinin davalılardan ...’in evinin önündeki diğer davalı ...’ın sorumluluğunda bulunan elektrik direğine elektrik arızasını gidermek için çıktığı sırada yere düşerek ölmesinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK'nın 266. maddesi hükmüne göre; çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.
HMK’nın 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır.
Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Öte yandan; TBK'nın 74 üncü maddesinde; “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” şeklindeki bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hâkiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Başka bir deyişle, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını belirleyen ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Yargıtayın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10/11/2020 tarihli ve 2012/17-2112 E. - 2020/850 K. sayılı kararı).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacıların desteğinin olan 04/07/2016 tarihinde davalılardan ...’in evinin önündeki elektrik direğindeki arızayı gidermek için direğe çıktığı, dosya içine alınan ceza dosyasında yer alan ölü muayene otopsi tutanağında, ölümün yüksekten düşmeye bağlı olabilecek nitelikte genel vücut travması ve diğer organ yaralanmalarına bağlı geliştiğinin belirtildiği, olay yeri inceleme tutanağında ‘’...elektrik direği üzerinde yapılan incelemede direk üzerinde herhangi bir uyarıcı levhanın bulunmadığı, direği yaklaşık 4,5 metresinde direğe çıkılmasını engelleyici çivi şeklindeki aparatların olduğu, direk üzerinde farklı yönleri gösteren iki adet sokak lambasının bulunduğu...’’ hususunun belirtildiği, savcılıkça alınan bilirkişi raporunda; desteğin 1. derecede asli kusurlu, şüpheli ...’in 1. derece tali kusurlu, ...’ın ise 2. derecede tali kusurlu olduğunun belirtildiği, yine ceza yargılaması aşamasında iş güvenliği uzmanı elektrik elektronik mühendisinden alınan raporda ise; desteğin 1. derecede asli kusurlu, sanık ...’in 1. derecede tali kusurlu ...'ın yüklenicisi şirketin çalışanı sanık ...’nin 2. derecede tali kusurlu ...'ın ise 3. derecede tali kusurlu olduğunun belirtildiği, ceza mahkemesince yapılan yargılama sonucunda ise, sanıklar ... ve ...’in üzerlerine atılı taksirle ölüme neden olma suçu açısından kast ya da taksirlerinin bulunmadığı gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği, bu kararın bölge adliye mahkemesi denetiminden geçerek 21/12/2018 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
Dosyadaki diğer bilgi ve belgelerden; yargılama sürecindeki davada; mahkemece üç ayrı bilirkişi heyetinden rapor alındığı, bu raporlardan ilk ikisinde davalılardan ... ve ...'a ayrı ayrı kusur izafe edildiği, son alınan heyet raporunda ise, asli ve tam kusurun davacıların desteğinde olduğunun belirtildiği, mahkemece de ceza dosyası kapsamı ve son bilirkişi heyet raporunun dikkate alındığı ve tüm kusurun destekte olduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmiş ise de, ceza dosyasında ve bu dosyada alınan ilk iki rapor ile son hükme esas alınan rapor çelişkili olup, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden ve davalı ...'ın TBK’nın 71. maddesi uyarınca tehlike arzeden işletmenin maliki ve işleteni olması nedeniyle kusursuz sorumlu olduğu gözetilmeden hüküm tesisi yoluna gidilmesi doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş; içinde konunun uzmanı olan iş güvenliği ve elektrik/elektronik mühendislerinin yer aldığı ayrı bir bilirkişi heyetinden, davalı şirketin TBK'nın 71. maddesi uyarınca kusursuz sorumlu olduğu dikkate alınarak, ceza dosyasında ve bu dosyada alınan raporlar arasındaki çelişkileri giderir nicelik ve nitelikte rapor alınması ve ulaşılacak sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 30/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.