Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/6823 Esas 2022/6714 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/6823
Karar No: 2022/6714
Karar Tarihi: 12.10.2022

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/6823 Esas 2022/6714 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2022/6823 E.  ,  2022/6714 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi

    Suç Tarihleri : 25/08/2013, 25/08/2014

    677 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık tarafından, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Dairemizin 09.02.2022 tarihli tevdii kararı uyarınca, katılan ...’e gerekçeli kararın sanığın ve mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçeleri ile birlikte yöntemine uygun olarak tebliğ edildiği ve adı geçenin temyiz isteminde bulunmadığı belirlenerek yapılan incelemede:
    A) 677 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz isteminin incelenmesinde;
    Hüküm bir bütün olup bölünemeyeceğinden, sanığa hapis cezası yanında hükmolunan adli para cezası kesin nitelikte olmamasına rağmen hüküm fıkrasının kanun yolu kısmında adli para cezasının kesin olduğunun belirtilmesinin ve 450 TL adli para cezasına yönelik temyiz isteminin reddine dair 07.12.2015 tarihli ek kararın hukuki değerden yoksun olduğu kabul edilerek, hükmün bir bütün olarak incelenmesinde:
    Şikayet dilekçesi ile dosyada mevcut diğer delillere göre; 25.08.2013 olan suç tarihinin, gerekçeli karar başlığına yazılmaması, mahallinde ilavesi mümkün noksanlık olarak kabul edilmiştir.
    T.C. Anayasa Mahkemesinin, TCK'nın 53. maddesine ilişkin olan 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK'nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesi gerekliliğinin infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür. Bu sebeple sanık hakkında TCK'nın 53. maddesi tatbik edilirken, 3. fıkraya aykırılık oluşturacak şekilde, TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendindeki hak ve yetkileri kullanmak yönündeki yoksunluğuna, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından “koşullu salıverilme tarihine kadar”, diğer kişiler yönünden ise, “hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar” karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliği de bozma nedeni yapılmamıştır.
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın kusuru bulunmadığı ve ağır engelli olduğu halde cezalandırılmasının isabetsiz olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, eleştiri dışında, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,
    B) Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz istemine gelince;
    Sanık hakkında beraat kararı verilmesi nedeniyle CMK'nın 232/2-c. madde, fıkra ve bendi gereğince suçun işlendiği tarihin gerekçeli karar başlığına yazılması zorunluluğu bulunmamasına rağmen şikayet dilekçesi ile dosyada mevcut diğer delillere göre 25.08.2014 olan suç tarihinin gerekçeli karar başlığına “2014” şeklinde eksik yazılması, mahallinde düzeltilebilir yazım yanlışlığı olarak değerlendirilmiştir.
    Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre, mahalli Cumhuriyet savcısının sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olayları ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olay ya da bilginin, özel hayat kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, sosyal ilişkileri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır.
    TCK'nın 134. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluşabilmesi için, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip bir alet kullanılması gerekmeyip, bir özel hayat olayının çıplak gözle seyredilmesi ya da özel hayat kapsamına giren seslerin, anlaşılmaz olsa dahi, gizlice dinlenilmesi yeterlidir.
    TCK'nın 134. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde; bir özel hayat görüntüsü ya da sesinin, ilgilisinin bilgisi ve rızası dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi eylemi düzenlenmiştir. Kaydedilen görüntüdeki kişinin tanınabilir ya da sesin anlaşılabilir olması gerekmez; özel hayat kapsamına giren seslerin, anlaşılmaz olsa dahi, gizlice kaydedilmesi, bu düzenlemenin uygulanması için yeterlidir. Özel hayata ilişkin görüntü veya sesin kaydedilmesiyle suç tamamlanır; başkaca bir neticenin doğması ve mağdurun zarara uğramış olması gerekmediği gibi, failin kaydedilen görüntüleri izlememiş ya da sesleri dinlememiş olmasının suçun oluşumuna bir etkisi yoktur.
    TCK'nın 134. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluşabilmesi için, bir özel hayat görüntüsü ya da sesinin, taksirle ya da tamamen hukuka uygun elde edilmiş olsa dahi, ilgilisinin rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, aleniyet kazandırılması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması gerekir. İfşanın kabulü için, ses veya görüntüyle özel hayatı ihlale uğrayan kişi anlaşılmalı, en azından anlaşılabilir olmalı ya da açıklanmalıdır. Bu suç, birinci fıkradan bağımsız ayrı bir suçtur.
    Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; şikayetçi ...’in, psikolojik rahatsızlığının manevi tedavisi için tavsiye olarak, annesi ve annesinin dayısıyla beraber “cinci hoca” olarak bilinen sanık ...’in evine gittikleri 2013 yılında, sanığın, sözde tedavi işlemleri esnasındaki mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikte konuşmalarının ve davranışlarının da yer aldığı özel yaşam alanına ilişkin görüntüsünü, 08.03 ve 17.53 dakika uzunluğunda 2 adet video olarak kaydettikten yaklaşık bir yıl sonra, söz konusu videoları, “Musallat olan ...’in Kadına Söylettikleri” başlığıyla reklam malzemesi olarak ... isimli video paylaşım sitesinde yayımladığı iddiasıyla TCK’nın 134/2. madde ve fıkrası gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmasına rağmen TCK’nın 134. maddesinde iki fıkra halinde birbirinden bağımsız birden fazla suç düzenlendiği dikkate alınmadan, mağdura ait görüntülerin gizlice kayda alınmaması nedeniyle sanığa yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmadığına dair yetersiz gerekçelerle sanık hakkında görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan beraat kararı verilmesi,
    Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 12.10.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.










    Hemen Ara