Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/5051 Esas 2022/6715 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2022/5051
Karar No: 2022/6715
Karar Tarihi: 12.10.2022

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/5051 Esas 2022/6715 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2022/5051 E.  ,  2022/6715 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suçlar : Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal, tehdit, hakaret, kişilerin huzur ve sükununu bozma
    Hükümler : 1- Sanığın katılan ...’ya yönelik görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan
    TCK’nın 134/2-1, 62, 53/1-2-3, 63. maddeleri gereğince mahkumiyet
    2- Sanığın katılan ...’ya yönelik tehdit suçundan TCK’nın 106/1, 62/1, 53/1-2-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
    3- Sanığın katılan ...’ya yönelik hakaret suçundan TCK’nın 125/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 125/1, 62/1, 53/1-2-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
    4- Sanığın katılanlar Birsen, Recep, Ersan, Sibel ve ...’a yönelik kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan TCK’nın 123/1, 43/2. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 43/1, 62/1, 53/1-2-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
    Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal, tehdit, hakaret, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Dairemizin 02.03.2022 tarihli tevdi kararı uyarınca; duruşmanın 11.11.2014 tarihli 11. oturumunda ve kararın tefhim edildiği 19.02.2016 tarihli son oturumda katılan ... vekili olarak hazır bulunan Avukat ...’nin, adı geçen katılanın vekaletnameli vekili olan Avukat ... tarafından yetkilendirildiğine dair yetki belgesinin dosyaya konulduğu, kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri gerekçesiyle lehlerine vekalet ücreti takdir edilen katılanlar Birsen ve Recep adına düzenlenmiş herhangi bir vekaletname ya da yetki belgesinin ise dosyaya sunulmadığı belirlenerek yapılan incelemede:
    A) Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    Sanık ...’in, mağdur ...’nın özel hayatına ilişkin fotoğraflarını, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde hukuka aykırı olarak yayımlamak suretiyle TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasında tanımlanan görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediği kabul edildiği halde, 13.12.2010 olarak belirlenen suç tarihinden sonra ve karar tarihinden önce 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun geçici 1. maddesinin, “31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171. maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.” hükmü gereğince, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
    Kabul ve uygulamaya göre de:
    TCK'nın 134. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesinde, kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerinin ifşası halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş, aynı madde ve fıkranın 2. cümlesinde, fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, cezanın yarı oranında artırılacağı düzenlenmiş iken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 81. maddesi ile TCK'nın 134/2. madde ve fıkrasında yapılan değişiklikle temel ceza miktarı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak belirlenmiş ve ifşanın basın ve yayın yoluyla gerçekleşmesi halinde de aynı cezaya hükmolunacağının belirtilmiş olması karşısında, TCK'nın 7/2. madde ve fıkrası gereğince, suçun işlendiği zamandaki kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunun ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanması ve her iki kanuna göre hükmedilecek sonuç cezalar belirlendikten sonra sanığın lehine olan kanunun tespiti ile lehe kanunun bir bütün halinde uygulanması ve bu durumun hükmün gerekçesine yansıtılması suretiyle hüküm tesisi gerektiği gözetilmeden, temel cezanın asgari hadden uzaklaşılarak belirlendiği açıklandıktan sonra, sanık hakkında TCK'nın 134/2. madde ve fıkrası uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası tayin edilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
    Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA,
    B) Tehdit, hakaret, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesine gelince;
    Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre;
    Sanığa isnat edilen eylemlerin, 5237 sayılı TCK'nın 106. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde düzenlenen tehdit, 5237 sayılı TCK'nın 125. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen hakaret, 5237 sayılı TCK'nın 123. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarına ilişkin olduğu, temel ceza miktarlarının tehdit suçu için TCK'nın 106. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesinde “altı aydan iki yıla kadar hapis cezası”, hakaret suçu için TCK'nın 125. maddesinin 2. fıkrası yollamasıyla aynı maddenin 1. fıkrasında “üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası”, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu için TCK'nın 123. maddesinin 1. fıkrasında “üç aydan bir yıla kadar hapis cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK'nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas - 2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas - 2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile “...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...” ibarelerinin, aynı bentte yer alan “...basit yargılama usulü...” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;
    Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, tehdit, hakaret, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçları açısından TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    Kabul ve uygulamaya göre de:
    a) Karar tarihinden sonra 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik CMK'nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve TCK'nın 106/1-1. madde ve fıkrasında tanımı yapılan tehdit suçunun uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; TCK'nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca; “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik CMK'nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirilip, sonucuna göre TCK'nın 106/1-1. madde, fıkra ve cümlesindeki tehdit suçu açısından sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
    b) Kendilerini herhangi bir vekille temsil ettirmeyen katılanlar Birsen ve Recep lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi,
    Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 12.10.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Hemen Ara