Esas No: 2012/1598
Karar No: 2012/2197
Karar Tarihi: 12.03.2012
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2012/1598 Esas 2012/2197 Karar Sayılı İlamı
- KADASTRO TESPİTİNDEN DOĞAN ZİLYETLİK
- KARARLARIN GEREKÇELİ OLMA ZORUNLULUĞU
- ADİL YARGILANMA HAKKI
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (6100) Madde 298
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (6100) Madde 297
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (6100) Madde 28
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU (6100) Madde 27
- 1982 ANAYASASI (2709) Madde 141
- 1982 ANAYASASI (2709) Madde 36
"İçtihat Metni"
ÖZET: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ’NİN 6. MADDESİ İLE TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI’NIN 36. MADDESİNDE KABUL EDİLEN ADİL YARGILANMA HAKKININ GARANTİLERİ ARASINDA ALENİ YARGILANMA İLKESİ VE HUKUKİ DİNLENİLME HAKKI DA YER ALMAKTADIR.
ALENİ YARGILANMA PRENSİBİ İLE HUKUKİ DİNLENİLME HAKKI, DURUŞMALARIN AÇIK YAPILMASI KADAR HÜKMÜN AÇIK DURUŞMADA TEFHİMİNİ VE KARARLARIN GEREKÇELİ OLMASINI ZORUNLU KILMAKTADIR. KARARIN GEREKÇESİ İLE HÜKÜM FIKRASI BİRBİRİNE SIKI SIKIYA BAĞLI OLUP, UYUMLU BULUNMASI ZORUNLUDUR. DAVA KONUSU OLAYDA DAVALARIN HANGİ GEREKÇE İLE REDDEDİLDİĞİ KONUSUNDA HERHANGİ BİR GEREKÇE BELİRTİLMEDEN KARAR OTURUMUNDAKİ BEYANLARA YOLLAMA YAPILMAK SURETİYLE HÜKÜM KURULMASI İSABETSİZDİR.
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Kadastro sırasında 349 ada 3, 4, 5, 6 ve 8 parsel sayılı 421.58; 412.23; 824; 828.40 ve413.56 metrekareyüzölçümündeki taşınmazlardan, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 349 ada 3 parsel Gülser, 349 ada 4 parsel Turgut, 349 ada 5 parsel sayılı taşınmaz B.Ali, 349 ada 6 parsel Durali, 349 ada 8 parsel Sevgül adlarına, 349 ada 7 parsel sayılı taşınmaz ise kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 349 ada 3, 4, 5, 6 ve 8 parsel maliklerinin müşterek metası olarak tespit edilmiştir. Davacı Ramazan, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 349 ada 3, 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazların bir bölümü hakkında B.Ali, Emel, Emrah, Nuray, Nurten, Ayten, Öznur ve Aytekin’i davalı olarak göstermek suretiyle, davacı B.Ali ise irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle 349 ada 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 parsel sayılı taşınmazların sınırlarının 08.08.2005 tarihli taksim krokisi gereğince belirlenmesi istemiyle dava açmışlardır. Mahkemece davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonunda her iki davanın reddine, taşınmazların tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılardan Ramazan tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece Ramazan ile davalı-davacı B.Ali’nin karar oturumundaki beyanlar dikkate alınmak suretiyle davaların reddine karar verilmiş ise de, verilen karar dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. Adil yargılanma hakkının garantileri arasında aleni yargılanma ilkesi ve hukuki dinlenilme hakkı da yer almaktadır. Anılan prensiplerin amacı, yargılama süresini ve kararın verilişini kamu denetimine açık tutmak suretiyle adaletin yerine getiriliş biçimini görünür kılmak, kamu eliyle karar verme süresini denetleyerek kişinin adil yargılanma hakkını güvence altına almak ve adalete güveni korumaktır. Aleni yargılama prensibi ile hukuki dinlenilme hakkı, duruşmaların açık yapılması kadar hükmün açık duruşmada tefhimini ve kararların gerekçeli olmasını zorunlu kılmaktadır. Anayasamızın 141, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27 ve 28. maddelerinde bu hususlara işaret edilmektedir. 1086 sayılı Yasa’nın 388. ve 389. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. ve 298. maddeleri kararın gerekçe içermesini zorunlu kılmaktadır. Anılan maddeler uyarınca gerekçe, “iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” içermelidir. Başka bir deyişle gerekçe; hüküm fıkrasında yazılı sonuçlara nasıl varıldığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklanmasıdır. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası birbirine sıkı sıkıya bağlı olup uyumlu bulunması zorunludur. Açık duruşmada tefhim olunan hüküm fıkrasında varılan sonucun nedenlerini açıklamayan ifadelerin gerekçe olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi gerekçenin farklı bir sonuca ilişkin bulunması da aleni yargılama prensibi ile hukuki dinlenilme hakkı ile doğrudan çelişmektedir. Dava konusu somut olayda belirtilen hususlar gözardı edilerek davaların hangi gerekçe ile reddedildiği konusunda herhangi bir gerekçe belirtilmeden karar oturumundaki beyanlara yollama yapılmak suretiyle hüküm kurulması isabetsiz olup, davacı Ramazan’ın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 12.03.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.