Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2011/8873 Esas 2012/421 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
16. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/8873
Karar No: 2012/421
Karar Tarihi: 30.01.2012

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2011/8873 Esas 2012/421 Karar Sayılı İlamı

16. Hukuk Dairesi         2011/8873 E.  ,  2012/421 K.
  • KADASTRO TESPITINDEN DOĞAN ZILYETLIK
  • GAYRISABIT SINIRLI TAPU KAYITLARI
  • KADASTRO KANUNU (3402) Madde 17
  • KADASTRO KANUNU (3402) Madde 14
  • KADASTRO KANUNU (3402) Madde 13
  • KADASTRO KANUNU (3402) Madde 20

"İçtihat Metni"

ÖZET: DAVACILARIN DAYANDIĞI TAPU KAYDININ OKUDUĞU SI­NIRLAR DEĞİŞEBİLİR VE GENİŞLEMEYE ELVERİŞLİ NİTELİKTE OLUP, BU KAYITLARIN KAPSAMLARI YÜZÖLÇÜMLERİNDEN İBARET OLDUĞUNDAN, GAYRİSABİT SINIRLI TAPU KAYITLARI YÖNÜNDEN YALNIZCA KAYIT MİKTAR FAZLASI TAŞINMAZ BÖLÜMLERİNİN KAZANDIRICI ZAMANAŞIMI YOLUYLA İKTİSABI MÜMKÜNDÜR.

Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde ol­duğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görü­şüldü:

Kadastro sırasında 106 ada 20 parsel sayılı5912,20 metrekareyüz­ölçümündeki taşınmaz, tapu kaydına dayanılarak davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Davacılar Mustafa, İbrahim, Hüseyin ile davacılar Serhenk ve Mecit tapu kaydı, satın alma, hibe ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak ayrı ayrı dava açmışlardır. Yargılama sırasında Levent ve Bedirhan, miras yoluyla gelen hakka dayanarak davaya katılmışlardır. Mahkemece davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davaların reddine, çekişmeli taşın­mazın tespit gibi tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar Mustafa, İbrahim ve Hüseyin vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar, K.evvel 1289 tarih 12 sıra numaralı kayıttan tedavül eden ve5.514 metrekareyüzölçümlü tapu kayıtlarına dayanmışlardır. Uygulanabilir bir harita, plan ya da krokiye dayanmayan tapu kayıtları, sınırlarının niteliğine göre “sabit hudutlu” ve “gayrısabit hudutlu” tapu kayıtları olarak ikiye ayrılmaktadır. Davacıların tutunduğu tapu kaydının sınırları “Tepe ve dağ ve nehr-i cari ve beyar” okumaktadır. Bu sınırlar, değişebilir ve genişlemeye elverişli nitelikte olduğundan kayıt, gayrisabit hudutlu bir kayıttır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesi uyarınca “kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişlemeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur.” Bu nedenle, gayrisabit sınırlı kayıt ve belgelere, sabit sınırlarından başlanmak suretiyle belirlenen yüzölçümleri ile sınırlı olarak kapsam tayin edilmelidir. Başka bir anlatımla, bu kayıtların kapsamları yüz­ölçümlerinden ibarettir. Tapu kayıtları mülkiyet belgesi olduğundan, kayıt kapsamlarında kaldığı belirlenen taşınmazlar yönünden hak iddia edilebilmesi için, 3402 sayılı Yasa’nın 13. maddesinde yazılı istisnalar dışında, kaydın zilyetlikle birleşmesine gerek bulunmamaktadır. Gayrisabit sınırlı tapu kayıtları yönünden zilyetlik, yalnızca, kayıt miktar fazlası taşınmaz bölümlerinin ka­zandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle iktisabı açısından önem taşımaktadır. Zira, tapu kayıt miktar fazlalarının, 3402 sayılı Yasa’nın 14 ve 17. mad­delerinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde, edinilmeleri mümkün bu­lunmaktadır. Açıklanan hukuksal olgular karşısında, somut olayda mahke­menin, zilyetliklerinin olmaması nedeniyle davacıların, gayrisabit sınırlı tapu kaydına dayanamayacakları yönündeki kabulünde isabet bulunmamaktadır. Diğer taraftan, Sıddık ve Musa ile arkadaşları tarafından açılan ve Hazine’nin taraf olduğu, Yüksekova Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1995/18 Esas, 2000/86 Karar sayılı elatmanın önlenmesi ilamıyla davacıların tutundukları tapu kay­dının kapsadığı5.514 metrekareyüzölçümlü taşınmaz bölümüne davalı ida­renin elatmasının önlenmesine karar verilmiş ve bu ilamın, çekişmeli taşın­mazın5.514 metrekareyüzölçümündeki bölümüne ait olduğu, mahkemece mahallinde yapılan keşif ve uygulamayla belirlenmiştir. Davacıların, söz ko­nusu elatmanın önlenmesi ilamında davacı olan şahıslarla irsi ya da akdi ilişkisinin kanıtlanması halinde bu ilam, davacı tarafla davalı Hazine arasında kesin hüküm oluşturur ve mahkemece bu kesin hükme değer verilmesi ge­rekir. Mahkemece, bu yönde inceleme ve araştırma da yapılmamıştır. Yukarıda açıklanan hukuksal olgular ile dosya kapsamı dikkate alınmaksızın, yetersiz inceleme ve araştırmaya dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması isa­betsizdir. Davacılar Mustafa ve İbrahim ile Hüseyin vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 30.01.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.

Hemen Ara