Esas No: 2012/2397
Karar No: 2012/3898
Karar Tarihi: 16.03.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/2397 Esas 2012/3898 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ihtiyati haciz şerhinin terkini davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 17.11.2011 gün ve 2011/10705 - 13874 sayılı ilamiyle onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 300 ada 2 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında 18.05.1976 tarihli ihtiyati haciz şerhinin bulunduğunu, bu şerhin dayanağının kalmadığını ileri sürerek terkin isteminde bulunmuştur.
Davalılar, kayıt malikinin mirasbırakanları ..."a borcu nedeniyle haciz konulduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, haciz şerhinin borç nedeniyle konulduğu, borcunda ödenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiş, Dairemizce yerel mahkeme kararının onanması üzerine bu kez davacı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dava, tapu kaydındaki ihtiyati haciz şerhinin terkini isteğine ilişkindir.
Haciz, kesinleşmiş icra takibinin konusu olan bir alacağın ödenmesini teminen borçluya ait ve haczi kabil bulunan mallara bir bakıma takibi yapan icra müdürlüğünün el koyması işlemidir.
İcra İflas Kanununun 91.maddesi hükmü gereğince gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi Türk Medeni Kanununun 1010.maddesi anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hâkimiyet kurma hakkı sağlamaz ise de tasarruf yetkisinin dar anlamda kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir.
Haciz şerhinin usulsüz konulduğunun saptanması veya lehtarın talebi üzerine kaldırılması mümkün olduğu gibi Türk Medeni Kanununun 1010. maddesi uyarınca borcun ödenmesi, icra takibinin düşmesi ya da herhangi bir sebeple sona ermesi halinde de taşınmaz kaydının terkini mümkündür.
İhtiyati haciz ise İcra İflas Kanununun 257. maddesindeki koşulların gerçekleşmesi halinde icra takibine geçmeden önce başvurulan bir takip yoludur ve bu takibin icrai hacizle tamamlanması gerekir.
Somut olayda; ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1976/84 - 49 D.İş. sayılı dosyasında ..."den alacağı olduğu iddiası ile ..."ın talebi üzerine 35.000 lira (35 TL) için ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Bu karar 18.05.1976 tarihinde tapu kaydına şerh edilmiştir. Davacılar şimdi bu şerhin terkinini istemektedirler.
İcra İflas Kanununun 266. maddesi uyarınca borçlu, para veya mahkemece kabul edilecek rehin ya da tahvilat depo etmek veya banka kefaleti göstermek suretiyle borcun ödenmesi koşulu ile mahkemeden ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını isteyebilir. İcrai hacize geçilmiş ise bu talep icra hukuk mahkemesinde ileri sürülebilir.
Davacı ihtiyati haciz kararından sonra icrai hacize geçilip geçilmediğinin saptanamadığını, bu nedenle de haczin hükümsüz kaldığını ileri sürmektedir. Davalılar ise borcun ödenmediğini savunmuştur. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; haczin nedeni olan 35 TL"nin güncellenmiş bedelini belirleyerek davalıya ödenmek üzere davacıya depo ettirmek ve daha sonra da şerhi terkin etmek olmalıdır. Mahkemece davanın kabulüne karar vermek gerekirken davanın reddi doğru görülmediğinden davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 17.11.2011 tarihli ve 2011/10705 - 13874 Esas ve Karar sayılı kararının KALDIRILARAK, kararın BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 16.03.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.