(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2012/2588 E. , 2012/3742 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 15.06.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmaz ise rayiç bedelin tahsili istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 27.10.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, davalı ile birlikte dava dışı kooperatifin üyesi olduğunu, 41 adadaki 4 numaralı işyerinin davalı adına tescil edildiğini, aralarında yazılı inanç sözleşmesi bulunduğunu ileri sürerek taşınmazın tapusunun iptali ile 3/4 payının adlarına tescilini, tescil mümkün olmadığı takdirde taşınmazın 3/4 payına karşılık gelen rayiç değeri 150.000.00 TL’nin davalıdan tahsilini istemişlerdir.
Davalı, yetki itirazında bulunmuş, davada dayanılan sözleşmenin köydeki arsasına davacıların bina yapmaları koşuluyla düzenlendiğini, ancak davacıların edimi yerine getirmediğini, bu yüzden de davacılara tapu devri yapmadığını, açılan davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yetkisizlik kararı verilmiş, bu karar Dairemizin 19.02.2009 tarihli ilamıyla düzeltilerek onanmıştır.
Yetkili mahkeme, yaptığı yargılama sonucu davayı reddetmiştir.
Hükmü, davacılar temyiz etmiştir.
Davadaki istemin dayanağı, inançlı sözleşme ilişkisidir. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç
anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Somut olayda dayanılan 20.03.1994 tarihli sözleşmede aynen “İkitelli İstoş’ta bulunan 41 ada 4 numara da bulunan boş dükkan ..., ..., ... üç kişi adına ... tarafından ortak olarak tapusu alınacaktır. Bu dükkanda 4 kişilik hisse bulunmaktadır. Bu dükkan için yapılan tüm masraflar bu 4 kişi arasında paylaşılacaktır” yazılıdır. Görülüyor ki, bu sözleşme 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında sözü edilen ve taraflarını bağlayan yazılı bir belgedir. Savunulduğu gibi sözleşmede, sözleşmenin bir başka edim karşılığı düzenlendiğine dair bir kayıtta bulunmamaktadır, üstelik davalı bu sözleşmenin varlığını ve sözleşmedeki kendisine ait imzayı inkar da etmemiştir. Bu şekilde dava, kanıtlanmış olmaktadır. Ancak;
Sözleşmeye konu bağımsız bölümün bulunduğu kooperatif, ferdileşme sonucu davalı adına oluşan tapu kaydının ve üyelik haklarının 07.02.2007 tarihinde dava dışı ...’ya devredildiğini bildirmiştir. Bu haliyle, inanç sözleşmesinin aynen ifa olanağı bulunmadığından, davacıların mülkiyet
aktarımı istemi dinlenemez. Ne var ki, davacılar ikinci kademede inanç sözleşmesine konu bağımsız bölümdeki saptanacak rayiç değerden fazla hakları saklı kalmak üzere 150.000,00 TL’nın tahsilini istediklerinden, mahkemece bu istem yönünden araştırma ve inceleme yapılmalı ve sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır.
Değinilen yön bir yana bırakılarak, somut olaya uygun düşmeyecek bazı gerekçelerle davanın yazılı olduğu şekilde reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 14.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.