Resmi belgeyi bozma - yok etme veya gizleme - Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/4444 Esas 2015/6330 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
21. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/4444
Karar No: 2015/6330
Karar Tarihi: 16.12.2015

Resmi belgeyi bozma - yok etme veya gizleme - Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/4444 Esas 2015/6330 Karar Sayılı İlamı

21. Ceza Dairesi         2015/4444 E.  ,  2015/6330 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme
    HÜKÜM : Mahkumiyet

    5237 sayılı TCK"nun 205. maddesindeki "resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme" suçunun oluşabilmesi için resmi belgenin içeriğindeki bilgilerin anlaşılmaz, kullanamaz hale getirilmekle birlikte maddi varlığına dokunulmaksızın ondan faydalanma olanağının imkansız hale getirilmesi suretiyle bozulması veya belgenin bütünlüğüne dokunulmaksızın hak sahibinin ondan yararlanmasını engelleyecek şekilde gizlenmesi gerekmektedir. Failin bir belgeyi ortadan kaldırmak, bozmak veya gizlemekle elde etmek istediği sonuç, hak sahibinin o belgeden yararlanmasını engellemekten ibarettir. Nitekim, belge ortadan kalkınca veya bozulunca bu yararlanma olanağı kalmayacağından, failin elde etmek istediği sonuç da gerçekleşecektir. Gerçek belgenin aslı ortadan kaldırılarak veya bozularak sonuç elde edildiğinde suç tamamlanmış olur. Belgenin bozulması, yok edilmesi veya gizlenmesinin amacı, hak sahibinin suça konu belgeden yararlanmasının önlenmesidir. Belge üzerinde tasarruf yetkisi bulunan bir kimsenin belgeyi bozması, yok etmesi veya gizlenmesi halinde ise, hak sahibinin suça konu belgeden yararlanmasının engellenmesi sözkonusu olmadığından, TCK"nın 205. maddesindeki suç gerçekleşmeyecektir. Bu açıklamalar karşısında somut olayda; sanığın olay günü kimliğini ibraz etmesini isteyen kolluk görevlilerinin engellemelerine rağmen kendi adına düzenlenmiş nüfus cüzdanını yakarak ortadan kaldırmak suretiyle işlediği iddia ve kabul olunan eylemde bir başka hak sahibinin o belgeden yararlanma olanağını ortadan kaldırdığından söz edilemeyeceği ve bu halde TCK"nun 205. maddesindeki suçun yasal unsurlarının oluşmayacağı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
    Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, üye Muzafer Özdemir"in hükmün onanması gerektiğine ilişen karşıoyu nedeniyle 16.12.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

    KARŞIOY

    Gece saat 24.00 sıralarında, sanığın çalıştığı tamirhanede gürültü yapıldığına ilişkin ihbar nedeniyle olay yerine gelen kolluk ekiplerinin, sanıktan nüfus cüzdanını vermesini istemeleri, aşırı alkollü olan sanığın ise başlangıçta kimliğini vermek istememesi, ısrar edilmesi üzerine de cebinden çıkardığı çakmakla kendisine ait nüfus cüzdanını tamamen yakarak kullanılamaz hale getirmesi şeklinde gerçekleşen olayda; Dairemiz çoğunluğu ile aramızdaki ihtilaf, sanığın eyleminin resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkindir.
    Yerel mahkemece suçun oluştuğu kabul edilerek verilen mahkumiyet hükmü, Dairemizce suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle bozulmuştur. Karşıoy suçun unsurlarının oluştuğu ve bu nedenle hükmün onanması gerektiğine yöneliktir.
    Resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme suçu TCK"nın 205. maddesinde düzenlenmiştir.
    Bu suçta korunan hukuki yarar kamu güvenidir. Farklı bir anlatımla; Devlet, bir olgunun kanıtlanma yeteneğini tanıdığı belgelerin öz ve biçimleri ile gerçekliklerine ve doğruluklarına beslenen ortak toplum inancını kamu güveni içinde korumak ve o yüzden de soyut varlık ya da yararın veya değerin somutlaştırdığı belgeleri erişilmez ve dokunulmaz kılmak istemiştir. (CGK, 7.3.1988, 596/73).
    Suçun konusu, madde gerekçesinde de belirtildiği gibi, "hukuken geçerli bir resmi belge" olup somut olayda suçun konusu, "nüfus cüzdanı"dır.
    Suçu oluşturan seçimlik hareketler, resmi belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemektir. Suçun oluşması için sayılan hareketlerden birinin gerçekleştirilmesi yeterli olup, belge kendisinden faydalanamayacak hale geldiğinde suç tamamlanmış olur. Hareketin gerçekleştirilmiş olmasına rağmen belgenin hukuki varlığını sürdürdüğü durumlarda ise suça teşebbüs hükümleri uygulanır.
    Manevi unsur, kasttır. Suçun oluşması için, genel kast yeterli olup, fail, eyleminin haksız, hukuka aykırı olduğunu biliyorsa, suç kastı var demektir. Ayrıca bir amaç veya saik aranmaz.
    Bilindiği üzere, resmi belgenin tanımı TCK"nın 204. maddesinde yapılmış olmakla birlikte; düzenlenişleri, içerikleri ve fonksiyonları açısından resmi belgeler arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin, ikisi de resmi belge sayılan çek ile nüfus cüzdanını resmi belgede sahtecilik suçu açısından aynı değerlendirmeye tabi tutmak mümkün değildir. Bu farklılık, TCK"nın 205. maddesi açısından bakıldığında, daha da belirgin olarak ortaya çıkmaktadır.
    Suçun faili her gerçek kişi olabilir. Suçla korunan hukuki yarardan yola çıkılarak yapılan değerlendirmede; belgenin kimin tarafından bozulduğunun veya yok edildiğinin herhangi bir öneminin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Belgeyi bozan veya yok eden, o belgenin sahibi olsa bile suç yine de oluşacaktır. Nüfus cüzdanı, ehliyet, pasaport gibi belgeler, çek, bono gibi belgelerden farklı özellikler taşırlar. Bu tip belgeler, sahibiyle ilgili olan bir olguyu diğer kişiler nezdinde ispatlamaya yaradıklarından, belge sahibinin, belge üzerinde sınırsız bir tasarruf yetkisinin olduğundan bahsedilemez. Örneğin, Kabahatler Kanununun 40. maddesine göre, yetkili kişiler tarafından sorulduğunda kişi kimliğini bildirmek zorundadır. Buna aykırı davranış kabahat olarak düzenlenmiştir. Öyle durumlar ortaya çıkabilir ki, kişinin kimliğini sadece sözle bildirmesi yeterli görülmeyebilir. Kişinin, gerçek kimliği anlaşılıncaya kadar gözaltında tutulması (hürriyetinin kısıtlanması) gerekebilir. İşte bu durumda, "nüfus cüzdanı" en önemli ispat vasıtasıdır. Başka bir deyişle, kanun koyucu kamu düzenini sağlayabilmek adına kişinin kimliğinin belirlenmesini önemsemiş ve kişiye kimliğini ispatlama zorunluluğu getirmiştir. Kimlik, istisnalar dışında ancak belge ile ispatlanabileceğinden, bu bir anlamda, "nüfus cüzdanı" veya yerine geçebilecek bir kimlik belgesi taşımanın zorunlu olduğu şeklinde de yorumlanabilir. Bu durumdaki kişinin, kendi kimliğini bozmak veya yok etmek suretiyle kullanılamaz hale getirmesi ise, kişinin kendisine ait fakat hiçbir maddi değeri bulunmayan bir kağıt parçasından ibaret kendi malına zarar vermesi neticesini değil, kimlik bilgilerini öğrenme hak ve yetkisi bulunan kamu görevlisinin bu bilgiye ulaşmasının engellenmesi sonucunu doğurur.
    O halde; "nüfus cüzdanını sahibinin bozması veya yok etmesi halinde, hak sahibinin suça konu belgeden yararlanmasının engellenmesinin söz konusu olamayacağı veya belgenin yenisinin çıkartılmasının mümkün olduğu” düşüncesi kabul edilemez. Bu düşünce olsa olsa suçun kapsamını daraltmak, suç için öngörülmeyen unsurlar ilave etmek, bir başka ifadeyle ancak bir alacak-borç ilişkisi içeren çek, senet gibi belgelerin bu suçun konusu olabileceğini kabul etmek anlamına gelir. Oysa, "nüfus cüzdanı", bozulduğunda veya yok edildiğinde, CGKnın 07.03.1988 gün ve 596/73 sayılı Kararında da belirtildiği gibi; “ bir olguyu (kişinin kimliğini) kanıtlama yeteneğini içeren belgelerin (nüfus cüzdanının) öz ve biçimleri ile gerçeklikleri ve doğruluklarına beslenen ortak toplum inancı” yıkılmış olur. Kamu güveninin sağlanması için korunması gereken ve o yüzden de soyut varlık ya da yararın veya değerin somutlaştırıldığı belgelerin erişilmez ve dokunulmaz olma özelliği ortadan kalkar.
    Belirtilen nedenlerle;
    Somut olayda; sanığın, yasadan kaynaklanan bir yetkiyi kullanarak kimliğini öğrenmek isteyen kolluk ekiplerinin, kimlik bilgilerini öğrenmelerini engellemek için, kendisine ait nüfus cüzdanını yakarak yok etmek suretiyle, TCK"nın 205. maddesinde düzenlenen "resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme" suçunu işlediğinin dosya kapsamından açıkça anlaşılması karşısında, yerel mahkemece kurulmuş bulunan mahkumiyet hükmünün, onanması yerine, suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle bozulmasına karar verilmesi isabetli görülmediğinden, çoğunluk görüşüne iştirak etmek mümkün olmamış ve bu sebeple bozma kararına muhalefet edilmiştir. 16.12.2015



    Hemen Ara