Esas No: 2014/225
Karar No: 2015/410
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/225 Esas 2015/410 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tebliğname :2013/298377
Mahkemesi : Bakırköy 28. Asliye Ceza
Günü : 13.06.2013
Sayısı : 189-738
Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin, Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.07.2012 gün ve 281-790 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 26.02.2013 gün ve 481-3828 sayı ile;
"02.07.2012 tarihinde kabul edilerek, 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 2. maddesinin 1. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikâyetçi kurumun zararını tazmin etmesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, sanıkların kurumun zararını giderip gidermediği sorularak, gidermediğinin tespiti halinde, ‘şikâyetçi kurumun zararını gidermesi halinde 6352 sayılı Yasanın Geçici 2/2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine’ dair bildirimde bulunularak sonucuna göre hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 13.06.2013 gün ve 189-738 sayı ile;
"...6352 sayılı Yasanın Geçici 2/2. maddesi "Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar" şeklinde düzenleme getirerek kanunun yürürlük tarihi olan 02.07.2012 tarihinden 6 ay içerisinde B.. B.."a verilen zararın tamamen karşılanması halinde açılan ve kovuşturma evresinde olan kamu davalarında ceza verilmesine yerolmadığına karar verilmesini emrettiği, zikrolunan düzenlemenin 05.07.2013 tarihinde yürürlüğe girdiği, TCK"nın 4. maddesi gereğince kanunu bilmemenin mazeret sayılamayacağı, iş bu nedenle mahkeme bozma kararında sanıklara ödemede bulunması için ihtarat çıkarılmamasının hukuki eksiklik olarak gösterilmesinin hukuki dayanağı olmadığı, kaldı ki, mahkememizce iş bu kararın 18.07.2012 tarihinde verildiği, iş bu kararın yüksek dairece 26.02.2013 tarihinde incelendiği ve bozma kararı verildiği, kanunun 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği, 6352 sayılı Yasanın Geçici 2/2. maddesindeki altı aylık sürenin 05.01.20013 tarihinde sona ermiş olduğu başka bir anlatımla dairenin inceleme yaptığı tarihte kanun koyucunun verdiği altı aylık sürenin dolmuş olduğu, dolayısıyla bu sürenin son tarihi olan 05.01.2013 tarihinden sonra sanıkların zararı karşılamış olsa dahi haklarında ceza verilmesine yerolmadığına karar verebilmeye hukuken imkan kalmadığı, hal böyle iken, yüksek dairenin sanıkların zararı karşılayacağı 6 aylık sürenin sona ermesinden sonra 26.02.2013 tarihinde yaptığı incelemede zararı karşılaması için 6 aylık yasal süre verilmesi ve zararı karşılaması halinde haklarında ceza verilmesine yerolmadığına karar verileceği ihtaratı çıkarılması yönündeki bozmasının 6352 Sayılı Yasanın Geçici 2/2. maddesine aykırı olacağı değerlendirilmiş,
Öte yandan yüksek daire sanıklar için ceza verilmesine yerolup olmadığına ilişkin durumun ısrarla araştırılmasını hukuki gereklilik olarak görmekte ise de, mahkememizce yapılan yargılama sonucunda sanıkların üzerine atılı suçu işlemediğinin sabit görüldüğü, bu nedenle beraatine karar verildiği, beraat kararının kişiyi aklayan, soruşturma ve kovuşturma töhmetinden kurtaran, toplum nezdinden yargılandığı suç nedeniyle üzerine atılı iddiaları temizleyen sanıklar için en lehe karar olduğu, sanıkların beraatine karar verilecek hallerde, bunun yerine başka hususlar araştırılarak tesbit olunacak sonucuna göre ceza verilmesine yerolmadığına karar vermenin hukuki yerinin olamayacağı, yüksek daire bozma ilamında kanun koyucunun iş bu kanunun çıkarılmasında amacının kaçak elektrik kullanımında verilen zararın karşılanması olduğuna vurgu yaparak, mahkemelerinde kanun koyucunun amacı doğrultusunda hareket etmeye yöneltmek iradesi görülmekte ise de, Anayasamızın millet adına kullanılan yasama, yürütme ve yargı erklerine ilişkin egemenliğin Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen demokratik cumhuriyetinin niteliklerine uygun olarak görevlerini Anayasaya tamamen bağlı bir şekilde ifa etmelerini emrettiği, yasama organının; Anayasanın 2. maddesinde belirtilen demokratik cumhuriyetin niteliklerine uygun olarak yasama görevini diğer erklerin görev alanlarına taşmadan ve anayasasaya aykırılık oluşturmayacak şekilde hükümler vaaz ederek yerine getirecek yerde, buna aykırı olarak yargı erkinin alanına girerek kanunlar vaaz etmesinin kuşkusuz anayasaya aykırılık sorunu ile karşılaşacağı, bir ceza mahkemesinin en temel görevinin suçun sabit olup olmadığını tesbit olduğu, suçun sabit olmadığının tesbit edildiği bir aşamada aynı ceza mahkemesinin elektrik idaresinin zararının karşılanması amacına yönelik olarak çaba içerisine girmesinin kuşkusuz millet adına yargı alanında egemenlik kullanan bağımsız ve tarafsız mahkeme görünümü ile tenakuz teşkil edebileceği, iş bu nedenlerle mahkememizce verilen beraat kararı ile suçun sabit olmadığı tesbit olunmakla, yüksek dairenin bozma ilamında araştırılması istenen hususlar gereksiz hukuki çaba olarak değerlendirildiği" gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.04.2014 gün ve 298377 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan sanığa, katılan kurumun zararını gidermesi halinde 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunularak hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden beraat kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının tespitine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle yerel mahkeme direnme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İnceleme konusu dosyada, sanığın beraatine ilişkin hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece; sanığa katılan kurumun zararını gidermesi halinde 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunularak hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden beraat kararı verilmesi isabetsizliğinden bozulduğu, bozmadan sonra yerel mahkemece; " 6352 sayılı Yasanın Geçici 2/2. maddesi "Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar" şeklinde düzenleme getirerek kanunun yürürlük tarihi olan 02.07.2012 tarihinden 6 ay içerisinde B.. B.."a verilen zararın tamamen karşılanması halinde açılan ve kovuşturma evresinde olan kamu davalarında ceza verilmesine yerolmadığına karar verilmesini emrettiği, zikrolunan düzenlemenin 05.07.2013 tarihinde yürürlüğe girdiği, TCK"nın 4. maddesi gereğince kanunu bilmemenin mazeret sayılamayacağı, iş bu nedenle mahkeme bozma kararında sanıklara ödemede bulunması için ihtarat çıkarılmamasının hukuki eksiklik olarak gösterilmesinin hukuki dayanağı olmadığı, kaldı ki, mahkememizce iş bu kararın 18.07.2012 tarihinde verildiği, iş bu kararın yüksek dairece 26.02.2013 tarihinde incelendiği ve bozma kararı verildiği, kanunun 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği, 6352 sayılı Yasanın Geçici 2/2. maddesindeki altı aylık sürenin 05.01.20013 tarihinde sona ermiş olduğu başka bir anlatımla dairenin inceleme yaptığı tarihte kanun koyucunun verdiği altı aylık sürenin dolmuş olduğu, dolayısıyla bu sürenin son tarihi olan 05.01.2013 tarihinden sonra sanıkların zararı karşılamış olsa dahi haklarında ceza verilmesine yerolmadığına karar verebilmeye hukuken imkan kalmadığı, hal böyle iken, yüksek dairenin sanıkların zararı karşılayacağı 6 aylık sürenin sona ermesinden sonra 26.02.2013 tarihinde yaptığı incelemede zararı karşılaması için 6 aylık yasal süre verilmesi ve zararı karşılaması halinde haklarında ceza verilmesine yerolmadığına karar verileceği ihtaratı çıkarılması yönündeki bozmasının 6352 Sayılı Yasanın Geçici 2/2. maddesine aykırı olacağı değerlendirilmiş,
Öte yandan yüksek daire sanıklar için ceza verilmesine yerolup olmadığına ilişkin durumun ısrarla araştırılmasını hukuki gereklilik olarak görmekte ise de, mahkememizce yapılan yargılama sonucunda sanıkların üzerine atılı suçu işlemediğinin sabit görüldüğü, bu nedenle beraatine karar verildiği, beraat kararının kişiyi aklayan, soruşturma ve kovuşturma töhmetinden kurtaran, toplum nezdinden yargılandığı suç nedeniyle üzerine atılı iddiaları temizleyen sanıklar için en lehe karar olduğu, sanıkların beraatine karar verilecek hallerde, bunun yerine başka hususlar araştırılarak tesbit olunacak sonucuna göre ceza verilmesine yerolmadığına karar vermenin hukuki yerinin olamayacağı, yüksek daire bozma ilamında kanun koyucunun iş bu kanunun çıkarılmasında amacının kaçak elektrik kullanımında verilen zararın karşılanması olduğuna vurgu yaparak, mahkemelerinde kanun koyucunun amacı doğrultusunda hareket etmeye yöneltmek iradesi görülmekte ise de, Anayasamızın millet adına kullanılan yasama, yürütme ve yargı erklerine ilişkin egemenliğin Anayasanın 2 nci maddesinde belirtilen demokratik cumhuriyetinin niteliklerine uygun olarak görevlerini Anayasaya tamamen bağlı bir şekilde ifa etmelerini emrettiği, yasama organının; Anayasanın 2. maddesinde belirtilen demokratik cumhuriyetin niteliklerine uygun olarak yasama görevini diğer erklerin görev alanlarına taşmadan ve anayasasaya aykırılık oluşturmayacak şekilde hükümler vaaz ederek yerine getirecek yerde, buna aykırı olarak yargı erkinin alanına girerek kanunlar vaaz etmesinin kuşkusuz anayasaya aykırılık sorunu ile karşılaşacağı, bir ceza mahkemesinin en temel görevinin suçun sabit olup olmadığını tesbit olduğu, suçun sabit olmadığının tesbit edildiği bir aşamada aynı ceza mahkemesinin elektrik idaresinin zararının karşılanması amacına yönelik olarak çaba içerisine girmesinin kuşkusuz millet adına yargı alanında egemenlik kullanan bağımsız ve tarafsız mahkeme görünümü ile tenakuz teşkil edebileceği, iş bu nedenlerle mahkememizce verilen beraat kararı ile suçun sabit olmadığı tesbit olunmakla, yüksek dairenin bozma ilamında araştırılması istenen hususlar gereksiz hukuki çaba olarak değerlendirildiği" şeklinde önceki hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçeyle direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
İlk hükümde yer almayan bu yeni ve değişik gerekçe Özel Dairece denetlenmemiş olup, Özel Daire denetiminden geçmemiş olan bir konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanuni imkân bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Bakırköy 28. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.06.2013 gün ve 189-738 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.11.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.