Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2009/11992 Esas 2010/2236 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/11992
Karar No: 2010/2236
Karar Tarihi: 02.03.2010

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2009/11992 Esas 2010/2236 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalı kiracının feshi ihbar sebebiyle tahliyesi ve kira alacağı istemine ilişkin davada, mahkeme kiralananın 6570 Sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğunu gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Ancak, kira sözleşmesi Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olup, kiracının örtülü nitelikte yapı yapması bu durumu değiştirmez. Uyuşmazlığın Borçlar Kanunu'na göre çözümlenmesi gerektiği ve davacının alacak talebine karar verilmediği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Kanun Maddeleri:
6570 Sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun, Borçlar Kanunu'nun 263. Maddesi
(Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi         2009/11992 E.  ,  2010/2236 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

    Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye-alacak davasına dair karar davacı-davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
    Uyuşmazlık, feshi ihbar nedeniyle kiralananın tahliyesi ve kira alacağı istemine ilişkindir. Mahkemece kiralananın 6570 Sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu gerekçesiyle istemin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacı vekili dava dilekçesinde davalının 01.09.2005 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesiyle kiracı olduğu, otopark olarak kullanılan arsanın feshi ihbar nedeniyle tahliyesini istemiştir. Davalı kiralananın 6570 Sayılı Kanun kapsamında olup, Borçlar Kanununa tabi olmadığını, taşınmaz üzerinde iki adet bina olduğunu ve davanın reddini savunmuştur.
    Taraflar arasında 01.09.2005 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesinde kiralananın arsa olduğu, otopark olarak kullanılacağı kararlaştırılmıştır. Kira sözleşmesinde belirtilen bu niteliklerinden ve sözleşme anındaki durumundan kiralananın Borçlar Kanununun adi kiraya ilişkin hükümlerine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Davalı, 04.07.2008 tarihli celsede başlangıçta boş arsa olan kiralanana iki adet yazıhane yaptığını, yazıhanenin birini halen davacının kullandığını bildirmiştir. Taşınmaz başında yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ile davacı adına kayıtlı 441 m2 alanlı 459 ada 10 parsel sayılı, halen otopark olarak kullanılan taşınmaz üzerinde 40 m2 ve 50 m2 alanlı iki adet yazıhane ile 7 m2 alanlı mutfak binası bulunduğu tespit edilmiş ise de Dairemizin kararlılıkla devam eden ve sapma göstermeyen uygulamasına göre kira sözleşmesi düzenlendikten sonra kiracının kendisine tanınmış açık bir yetki olmaksızın taşınmaz üzerine sökülüp götürülmesi mümkün bulunmayan örtülü nitelikte yapı yapmış olması kiralananın sözleşmedeki niteliğini değiştirmez. Örtülü yapıya rağmen sözleşmeye konu taşınmaz Borçlar Kanununun adi kira
    hükümlerine tabi olmaya devam eder. Kaldı ki, kiralananın kullanma biçimi nazara alındığında 441 m2 alanlı taşınmaz üzerine sonradan yapılan yapıların toplam yüzölçümleri itibariyle üstün niteliğinin çatısız (gayrımusakkaf) olduğu, bu hali ile de taşınmazın 6570 Sayılı Kanuna tabi bulunmadığı kuşkusuzdur. Açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında uyuşmazlığın Borçlar Kanununun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Taraflar arasındaki 01.09.2005 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi Borçlar Kanununun 263. maddesi gereğince bir yılın sonunda 01.09.2006 tarihinde süresiz hale dönüşmüş olup, davacı tarafından davalıya gönderilen 20.11.2007 keşide ve 23.11.2007 tebliğ tarihli feshi ihbar ihtarnamesinin altı aylık döneme nazaran üç ay öncesinden tebliğ edildiği ve davanın da altı ayın sonunda 03.03.2008 tarihinde açıldığına göre açılan dava süresindedir. Dava süresinde açıldığına göre başka bir sebep aranmaksızın aktin feshiyle kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile olaya uygun düşmeyen Hukuk Genel Kurulu kararı esas alınarak davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı gibi davacının alacak talebi konusunda da olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi de doğru değildir.
    Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 02.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara