Resmi belgede sahtecilik - Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/4614 Esas 2015/6292 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
21. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/4614
Karar No: 2015/6292
Karar Tarihi: 16.12.2015

Resmi belgede sahtecilik - Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/4614 Esas 2015/6292 Karar Sayılı İlamı

21. Ceza Dairesi         2015/4614 E.  ,  2015/6292 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Resmi belgede sahtecilik
    HÜKÜM : Mahkumiyet

    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
    Ancak;
    1) Sanık ..."nın sahte sertifika ile ... İlçe Emniyet Müdürlüğü"nden sürücü belgesi alıp kullanmaktan ibaret eyleminden ötürü; ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 06.07.2010 gün ve 76971-12467 sayılı iddianame ile; sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan TCK"nun 204/1. maddesi uyarınca açılan davada, ... 31. Asliye Ceza Mahkemesince 06.06.2011 gün ve 432-620 sayı ile; eylemin TCK"nun 38/1, 40/2 ve 204/2. maddeleri uyarınca cezalandırılması gereken “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği” suçunu oluşturacağı ve buna bakmakla ağır ceza mahkemesinin görevli olacağından bahisle görevsizlik kararı verilmesi ve bu karara sanık tarafından süresinde itiraz edilmesi nedeniyle, itirazı inceleyen ... 10. Ağır Ceza Mahkemesince 29.09.2011 gün ve 416 değişik iş sayı ile; sanığın kamu görevlisi olmadığı gerekçesine dayanılarak, itirazın kabulü ile Asliye Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması üzerine, yasa yolu açık olmayan bu karara karşı direnme hakkı da bulunmadığı için uymak zorunda olan ... 31. Asliye Ceza Mahkemesince, 13.12.2011 gün ve 548-1313 sayı ile; “Mahkememizce verilen görevsizlik kararına karşı itirazın ... 10. Ağır Ceza Mahkemesince kaldırıldığı, aynı şekilde verilen 30 civarında görevsizlik kararının, diğer Ağır Ceza Mahkemelerince kabul edildiği, nitekim burada sanığın resmi evrak tanziminin sözkonusu olmadığı, resmi evrakın yine resmi devlet memurlarınca tanzim edildiği, ancak sanığın bu belgeyi hak ettiği düşünülerek hazırlandığı, sanığın katılmadığı, imtihanlarına girmediği sürücü belgesini almayı hak etmediğini bilerek, devlet memurlarının bu belgeyi hazırlamasına sebebiyet vermesi suretiyle, devlet memurunun sahte belge tanzimi suçunu işlediğinin açık olduğu, ancak Ağır Ceza Mahkemesinin kararının bağlayıcı olduğu, fakat sanığın fiilinin tam karşılığı olan gerçek sevk maddesindeki miktara denk olarak ve hak ettiği şekilde cezalandırılması gerektiği; .....1-Sanığın sabit olan sahte resmi belge tanzim etmek ve kullanmak suçundan hareketine uyan 5237 sayılı TCK"nun 204/1. maddesi uyarınca birden fazla belge düzenlenmiş olması, kastın yoğunluğu nazara alınarak” biçimindeki gerekçe ile sanığın, “takdiren ve teşdiden üç sene hapis cezası ile cezalandırılmasına..." hükmedilmiştir.
    Burada ortaya çıkan sorun; uygulama maddesinin ve temel cezanın belirlenmesine ilişkin olan gerekçenin, hukuk ve yasaya uygun olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    Öncelikle incelenmesi gereken konu, uygulama maddesinin belirlenmesine ilişkin gerekçedir.
    Mahkemece, olaya uyan yasa maddesinin “kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliğini” düzenleyen madde (TCK 204/2) olduğu tespit edildikten sonra, görevsizlik kararına itiraz edilmesi üzerine Ağır Ceza Mahkemesince kesin olarak verilmiş bulunulması nedeniyle bağlayıcı olduğu değerlendirilen ve suç vasfını “resmi belgede sahtecilik” olarak tespit eden karara istinaden uygulama maddesinin TCK"nun 204/1. maddesi olarak belirlendiği belirtilmektedir.
    Halen geçerli olduğunda duraksama yaşanmayan 10.06.1942 gün ve 26-16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı dikkate alındığında bu gerekçenin hukuka uygun olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. “Başka başka mahkemeler veya mahkemeler ile kaza salahiyetini haiz heyetler arasında selbi veya icabi zuhur eden ihtilaf üzerine tayini merci makamlarınca salahiyetli tayin olunan mahkeme veya heyetin tayini merci kararına karşı ısrar hakkı olmadığı cihetle esas davayı rüyetle neticede taayyün eden suçun mahiyetine ve tetabuk eylediği kanun hükümlerine göre vermeye mecbur olduğu hükmün temyizen tetkiki sırasında tekrar vazife ciheti bahismevzuu yazılarak vazifesizlikten naşi bozulamaz” şeklindeki kararda, direnme hakkı olmayan bir kararla görevli kılınan mahkemece verilecek kararın artık “görevsizlik” nedeniyle bozulamayacağı ifade edilmektedir. Dolayısıyla; somut olayda, kesinleşmiş merci kararı üzerine dosyayı inceleyen asliye ceza mahkemesince eylemin serbestçe nitelendirilmesi ve belirlenen “vasıf” ağır ceza mahkemesinin görevine giren bir suça ilişkin olsa bile, o vasfa ilişen uygulama maddesiyle hüküm kurulması gerekir. Bunun dışında, somut olayda olduğu gibi suç vasfının TCK"nun 204/2. maddesine temas ettiği belirlenip asliye ceza mahkemesinin bu suç açısından yetkili olmadığından bahisle aynı Yasanın 204/1. maddesinden hüküm kurulması mümkün olmadığı gibi aksine düşünce ile asliye ceza mahkemesinin 204/2. maddeden kuracağı hükmün “görevsizlik” cihetiyle bozulması da usul ekonomisine uygun değildir. Kaldı ki, mahkemeden “bozulacağı mutlak olan” bir hükmü, bu durumu bile bile vermesi beklenemez.
    Öte yandan, uygulama maddesi belirlendikten sonra, temel cezanın tespit ve tayini sırasında, “birden fazla belge düzenlenmiş olması ve kastın yoğunluğu” dışında, “...sanığın... devlet memurunun sahte belge tanzimi suçunu işlediğinin açık olduğu ancak Ağır Ceza Mahkemesinin kararının bağlayıcı olduğu, fakat sanığın fiilinin tam karşılığı olan gerçek sevk maddesindeki miktara denk olarak ve hak ettiği şekilde cezalandırılması gerektiği” biçiminde ifade edilen gerekçeye de dayanıldığı görülmektedir.
    Suça uygulanacak cezanın belirlenmesinde gözönünde bulundurulması gereken hususlar, TCK"nun 61. maddesinde sayılmıştır. Ayrıca, aynı Kanunun 3/1. maddesinde de, “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” şeklinde “orantılılık” ilkesine yer verilmiştir. O halde, hakim somut olayda, belirlediği suç tanımına temas eden yasa maddesindeki cezanın alt ve üst sınırları arasında, TCK"nun 61 ve 3. maddeleri uyarınca bir temel ceza takdir etmek zorundadır. Bu yapılırken de, belirtilen nedenin (örneğin belge sayısının), 61. maddedeki hangi ölçüte uyduğunun denetime olanak verecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir. Bunun dışında, cezanın yasada yer almayan, soyut ve özgülenmemiş nedenlere dayalı olarak belirlenmiş olduğu durumlarda, yasaya uygun ve yeterli bir gerekçenin varlığından söz edilemez. Kaldı ki, Anayasa"nın 141, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ve CMK"nun 230. maddeleri uyarınca kararların gerekçeli olması zorunludur.

    Bu nedenlerle somut olayda; suç vasfının, TCK"nun 204/2 maddesinin uygulanmasını gerektiren “memurun resmi belgede sahteciliği” olarak belirlenmesine rağmen, yasal ve yerinde olmayan gerekçe ile “resmi belgede sahtecilik” suçundan ve TCK"nun 204/1. maddesi uyarınca hüküm kurulması; ayrıca, kabul ve uygulamaya göre de, temel ceza belirlenirken yasaya uygun bir gerekçe gösterilmemiş olması,
    2) Sanığın sahte sürücü sertifikası ile sürücü belgesi almaktan ibaret eyleminde koşulları bulunmasına rağmen zincirleme suç hükümlerinin uygulanmaması,
    3) Sanık hakkında TCK"nun 53. maddesinin usulüne aykırı olarak tatbik edilmesi,
    4) T.C. Anayasa Mahkemesi"nin, TCK"nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk,
    5) Dosya içerisinde bulunan suça konu belgenin akıbeti hakkında herhangi bir karar verilmemesi,
    Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun"un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, CMUK"nun 326/son maddesinin gözetilmesine, 16.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara