Esas No: 2012/2123
Karar No: 2012/3042
Karar Tarihi: 02.03.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/2123 Esas 2012/3042 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve yayla olarak sınırlandırılması davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 26.07.2010 gün ve 2010/5614 - 8542 sayılı ilamiyle temyiz isteminin süreden reddine karar verilmişti. Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Hazine tarafından çekişmeli taşınmazın yayla olduğu iddiasıyla açılmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı ... temyiz etmiş, Dairemizin 26.07.2010 tarih 2010/5614 - 8542 Esas ve Karar sayılı ilamı ile davalının temyiz istemi süreden reddedilmiştir. Davalı karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Bu kere yapılan incelemede;
Dava konusu 397 ada 13 parsel sayılı taşınmazın maliki davalı ..."dır. Davalıya dava dilekçesi ve duruşma günü 13.03.2005 tarihinde ..."ya gitmiş olması nedeniyle komşusu ..."e haber verilerek Tebligat Kanununun 21.maddesine göre tebligat yapılmış, ancak komşu ..."in imzası alınmamıştır. Yapılan bu tebligat usulsüzdür. Davalıya karar tebliği ise isminin ... olmasına rağmen dava ile ilgisi bulunmayan "..." adına çıkarılmıştır. ... adına çıkarılan bu tebligat da ..."ya gittiğinden bahisle komşu ..."in imzadan imtina ettiği belirtilerek muhtar ..."e bırakılmıştır. Mahkeme kararının davalının isminin doğru yazılmak suretiyle usulüne uygun şekilde davalıya tebliğ edilmemiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı ..."a kararın tebliğ edildiğinin kabulü mümkün değildir. Dairemizin temyiz isteminin süreden reddi kararının
kaldırılarak dava konusu taşınmaza ilişkin kararın aşağıdaki şekilde bozulması gerekmiştir.
Çekişme konusu taşınmaz ... Beldesi, ... Mahallesi Han Mevkiinde bulunmaktadır. ..., ... adlarıyla bilinen yaylalarla çevrilidir. Burası ülkemizin en büyük yaylalarının yer aldığı «... Yaylası» olarak anılmaktadır. Ancak; dosyada yer alan haritasından ve keşif yerinde dinlenen yerel bilirkişi beyanından, dava konusu taşınmazın ... Yaylası olarak bilinen yerin daha kuzeyinde, kadim olduğu bildirilen ... Köyü yakınlarında bulunduğu görülmektedir.
Yaşamını genelde çiftçilikle sürdüren kişilerin hayvanlarını otlatmakta olduğu yaylaya yakın bölgelerde ikamet etmek, ziraat yapmak, bağ ve bahçe yetiştirmek için tarım taşınmazlarına ihtiyaçları olacağı ve bu amaçlarına uygun kazanmaya elverişli bazı taşınmazları mülk edinebilecekleri olgusunu göz ardı etmek, mera, yaylak ve kışlak gibi bölgelerden insanları soyutlamak mümkün değildir.
Davada sağlıklı bir sonuca ulaşmak için dava konusu taşınmazın kadim ... Köyü sınırları içinde kalıp kalmadığının ve bu köyün ikamet edilen veya tarım alanları kapsamında olup olmadığının saptanması önem kazanmaktadır.
O nedenle, öncelikle ilk adı ... olan köyün kuruluş tarihi İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünden sorulmalı, böylelikle ... Köyünün kadim köy olup olmadığı yönü üzerinde durulmalı, yine bu köye ait en eski tarihlisinden başlamak üzere idari sınır belgeleri ile sınırlar bir haritaya bağlanmışsa haritası da istenilmeli, ... Köyüne ait mevcut en eski sınırname yerel bilirkişiler yardımıyla keşfen zemine uygulanmalı, köyün kuruluşundaki idari sınırları belirlenmeli, dava konusu taşınmazın ... Köyünün ilk idari sınırları kapsamında kalıp kalmadığı saptanmalı, eğer dava konusu taşınmaz kadim ... Köyünün idari sınırları içersinde kalıyorsa seçilecek ve keşifte bulundurulacak harita mühendisi bilirkişiye daha önce sağlanacak eski tarihli memleket haritasındaki durumu incelettirilmeli, köyün ikamet edilen veya tarım alanları içinde kaldığı belirlenirse özel mülkiyete konu teşkil edeceği kabul edilmeli, bu arada taşınmazın kadastro tutanağı edinme sebebi sütununda yerel bilirkişiler çekişmeli yerin kadim ... Köyünün tarım alanında kaldığını, davalı tarafa ... Köyünden kişilerce satılarak temlik edildiğini beyan ettiklerinden davalı tarafa satan veya onun murislerine ait nüfus kimlik bilgileri getirtilerek bu kişilerin gerçekten ... Köyü nüfusuna kayıtlı olup olmadıkları yönü üzerinde durularak tutanak bilirkişilerinin sözleri denetlenmeli, bütün
bunların sonucuna uygun hüküm kurulmalıdır.
Tüm bu inceleme ve araştırma yapılmadan davanın yazılı olduğu şekilde kabulü doğru değildir.
Ayrıca; 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddesinde 20.06.2007 tarih ve 26558 sayılı resmi gazetede yayımlanan 3.6.2007 tarihli 5685 sayılı kanunla değişiklik yapılmış “Belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde kalan ve 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşen imar plânları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir.” hükmü getirilmiştir.
09.03.1988 tarih ve 1987/2-860-232 sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında vurgulandığı üzere kural olarak herhangi bir yasa ve düzenleyici hüküm o yasanın yürürlüğe girdiği andan itibaren hukuksal sonuç meydana getireceğinden 5685 sayılı kanunla 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3.maddede yaptığı değişikliklerin uygulanıp uygulanamayacağının inceleme ve araştırma konusu yapılması gerekir.
Buna göre dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yaylak yerlerden olduğu saptanırsa olayda hükmü aynen yukarıya yazılan 4342 sayılı Mera Kanununun geçici madde 3, birinci ve ikinci fıkra hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı inceleme ve araştırma konusu yapılmalı, başka bir
anlatımla yaylak olduğu saptanarak yasa uyarınca Hazine adına tescil edilmesi gereken taşınmaza davalının emlak ve rayiç bedeli toplamının yarısı depo ettirilerek Hazinenin bu bedel karşılığı davadan kanun gereği vazgeçmesi gerekip gerekmediği yönü üzerinde durulmalıdır. Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 26.07.2010 tarih ve 2010/5614 - 8542 sayılı kararı KALDIRILARAK, hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 02.03.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.