(Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi 2009/12243 E. , 2010/2025 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... İcra Mahkemesi
İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalı borçlunun yasal süresindeki itirazı üzerine, davacı alacaklı icra mahkemesinden itirazın kaldırılarak takibin devamına, kiralananın tahliyesine ve inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı alacaklı tarafından 19.6.2008 tarihinde başlatılan icra takibinde 30.10.2004 başlangıç tarihli sözlü akde dayanılarak 2006 ve 2007 yıllarına ait 49.657,40 TL kira parası ile 5.087,49 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 54.744,89 TL alacağın tahsili istenilmiştir. Ödeme emrinin tebliği üzerine davalı borçlu yasal süresindeki itirazında “takip alacaklısı ile aralarında kiracı-kiralayan ilişkisinin bulunmadığını” beyan etmiştir. Davacı yargılama sırasında taraflar arasında yazılı kira sözleşmesi düzenlenerek Maliyeye ibraz edildiğini belirtmiş, istenilmesi üzerine 20.8.2000 başlangıç tarihli 1 yıl süreli ve 12.6.2003 başlangıç tarihli ve 1 yıl süreli sözleşmeler dosyaya gönderilmiştir. Mahkemece her ne kadar “kira sözleşmesi ve dosya içeriğinden takip konusu döneme ilişkin olarak taraflar arasında kira ilişkisinin ve belirgin bir kira miktarının bulunduğu yönünde kanaate varılamadığından” istemin reddine karar verilmiş ise de, esasen alacaklının takip talebinde dayandığı kira sözleşmesi sözlü ise alacaklı kiralayan icra mahkemesinden itirazın kaldırılması ve tahliye isteyemez.( İİK 269/b-1) Kaldı ki dosyaya getirtilen kira sözleşmelerinde kiraya verilen taşınmazların adresleri birbirlerinden farklı olduğu gibi, dava dilekçesinde tahliyesi istenilen adres te farklıdır. Bu durumda mahkemece işin hallinin yargılamayı gerektirdiğinden bahisle istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de, kısa kararda sadece davanın reddine karar verilmiş olmasına rağmen, gerekçeli kararda davalı yararına %40 kötü niyet tazminatına hükmedilerek çelişki oluşturulması da doğru değildir.
Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle kararın BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 25.2.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.