Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2013/10578 Esas 2013/9398 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
16. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/10578
Karar No: 2013/9398
Karar Tarihi: 02.10.2013

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2013/10578 Esas 2013/9398 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Dava, Karakale Köyü 102 ada 76 ve 126 ada 1 parsel sayılı taşınmazların zilyetliği konusunda açılmıştır. Mahkeme, davacının dayanağı olan tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak, tapu kayıtları ve bölgenin iyi bilen tanıkların da dinlenmesi gerektiği belirtilerek, çekişmeli taşınmazların yeniden keşif yapılması ve bu keşif sırasında tapu kayıtlarının yerel bilirkişi yardımıyla zemine uygulanması, sınır yerlerinin esas alınması, taraflara tanık dinletme olanağı sağlanması, tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerlerinin uzman bilirkişi tarafından haritada ayrı ayrı işaretlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu yolla taşınmazların tarafların dayandığı tapu kayıtlarının kapsamında bulunup bulunmadığı kesin olarak saptanacak ve sonuca göre bir karar verilecektir. Kararın verilmesinde uygulanacak kanun maddeleri ise 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 20. maddesidir.
16. Hukuk Dairesi         2013/10578 E.  ,  2013/9398 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ



    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
    Kadastro sırasında Karakale Köyü 102 ada 76 ve 126 ada 1 parsel sayılı 16121,53 ve 9741,85 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... adına tespit edilmiştir. Davacı ..., tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava açmıştır. Yargılama sırasında davalı da ayrı bir tapu kaydına dayanmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda ispatlanamayan davanın reddi ile çekişmeli taşınmazların tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
    Mahkemece, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, davacının dayanağı olan 7.5.1984 ve 8.9.2006 tarih ve 7 sıra numaralı tapu kaydı ile davalının dayanağı olan 6.7.1966 tarih ve 6 sıra numaralı tapu kaydı ile 28.4.1966 tarih ve 29 sıra numaralı tapu kayıtları usulünce uygulanmamış, çekişmeli taşınmaz üzerindeki zilyetlik açıkca belirlenmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulamaz. Hal böyle olunca doğru sonuca varılabilmesi için, taşınmazların bulunduğu yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişi, tespit bilirkişileri ve aynı yönteme göre belirlenecek taraf tanıkları huzuru ile dava konusu taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı ile zemine uygulanmalı, uygulamada tapu kaydında tarif edilen sınır yerleri esas alınmalı, yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan kayıtlarda geçen sınırların neresi olduğu sorularak saptanmalı, çekişmeli taşınmazların çevresindeki parsellere ait kadastro tespit tutanakları da getirtilerek bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, tespite aykırı sonuca varılması halinde tüm tespit bilirkişileri tanık sıfatı ile taşınmazlar başında dinlenmeli, beyanlar arasında çelişki oluşması halinde çelişki yöntemince giderilmeli, uzman bilirkişiye tapu kayıtlarında tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, böylece tapu kayıtlarının kapsamı kesin olarak belirlenmelidir. Bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kayıtlarından hangisinin kapsamında kaldığı duraksamasız saptanmalı, tapu kayıtları iç içe girdiği takdirde önceki günlü doğru temele dayanan ve hukuki değerini koruyan tapu kaydına değer verileceği göz önünde bulundurulmalı, taşınmazların tarafların dayandığı tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı hususu kanıtlanamadığı takdirde taşınmazlar üzerindeki zilyetliğin tespit günü itibari ile kim tarafından sürdürüldüğü, taşınmazların kimden kime ne şekilde intikal ettiği, zilyetliğin sürdürülüş biçimi tanık ve bilirkişilerden sorularak belirlenmeli, bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, davacının temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 02.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Hemen Ara