Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2011/14783 Esas 2012/2843 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/14783
Karar No: 2012/2843
Karar Tarihi: 28.02.2012

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2011/14783 Esas 2012/2843 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi         2011/14783 E.  ,  2012/2843 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 06.06.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil veya alacak istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.05.2011 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili ile duruşmasız temyizi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 28.02.2012 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekilleri Av...., Av.... ve Av. ... ile karşı taraftan davacılar vekili Av.... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Dava, inanç (sözlü ortaklık) sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Davalı, taraflar arasında ne ortaklık ve ne de inanç ilişkisi bulunduğunu, dava konusu taşınmazları kendi olanaklarıyla mülk edindiğini, açılan davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, dava kabul edilmiş, çekişmeli taşınmazların tapularının iptali ile 1/5’er pay olmak üzere taraflar adına tesciline karar verilmiştir.
    Hükmü, taraflar temyiz etmiştir.
    Bir davada maddi olayları anlatmak, taraflara ait görevdir. Ancak, 6100 sayılı HMK’nun 33.maddesi uyarınca anlatılan maddi olaylara uygun yasa hükmünü bulup uygulamak ise hakimin görevindedir. Dosya kapsamındaki toplanan bütün deliller birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında bir inanç ilişkisi bulunduğu, bu ilişkiye dayanarak davacıların özellikle yurt dışı kazançlarını davalı uhdesinde topladığı, dava konusu taşınmazların da bu amaçla kazanıldığı anlaşılmaktadır.
    İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
    İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
    İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
    İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
    İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
    Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nun 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
    Dosyada yer alan muhtelif tarihli mektuplar yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğundan, burada tanık dinlenme olanağı olup, uyuşmazlığın giderilmesinde tanık sözlerinin değerlendirilmesi mümkündür. Davacıların dinlettiği tanıklar, özellikle de, tarafların anne ve babası olan tanıklar maddi olayı davacıların iddia ettiği gibi gerçekleştiğini, taraflar arasında bir inanç
    ilişkisi bulunduğunu, çekişmeli taşınmazların da bu ilişkiye dayanılarak ileride mülkiyeti devretmek üzere davalı tarafından edinildiğini söylemişler, böylelikle inanç ilişkisinin varlığı dava konusu taşınmazlarla sınırlı olarak kabul edilmiştir.
    Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre tarafların bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA, 900,00’er TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin taraflardan karşılıklı olarak alınıp yekdiğerine verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine, 28.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara