Esas No: 2020/5177
Karar No: 2022/7914
Karar Tarihi: 02.11.2022
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2020/5177 Esas 2022/7914 Karar Sayılı İlamı
12. Ceza Dairesi 2020/5177 E. , 2022/7914 K."İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suçlar : Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret
Hükümler : 1- Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan TCK’nın 277/1, 62/1, 53/1-a-c-d-e, 53/3, 58/6-7. maddeleri gereğince mahkumiyet
2- Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan TCK’nın 125/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 125/3-a, 125/4, 62/1, 53/1-a-c-d-e, 53/3, 58/6-7. maddeleri gereğince mahkumiyet
Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs ve kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A) Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde,
Dosyada mevcut görüntülü ses kaydının çözümüne ilişkin bilirkişi raporu ile diğer delillere göre, sanık ...’in, bir markette hırsızlığa teşebbüs ile marketin muhasebe ve personel sorumlusu olan şahsa yönelik tehdit suçlarını işlediği iddiasıyla sanık sıfatıyla yargılandığı ve SEGBİS sistemi aracılığıyla hazır edildiği ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/631 esasına kayıtlı ceza davasının 04.02.2014 tarihli duruşmasında, söz konusu market çalışanı olan tanık İsmail'in adresi tespit edilirken, “Senin şecereni aldım” şeklindeki sözleri ile araya girip, sonrasında da ne dediği anlaşılmayan homurdanmaları ve tanığı tehdit edercesine “Ben buradan çıktım mı belli olacak, dört gün sonra sen o dükkana gidebilirsen ben adımı değiştireceğim o zaman” biçimindeki konuşmaları ile gerçeği söylemekle yükümlü olan tanığı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs edip, tanığın kendi aleyhine anlatımda bulunmasını ve dolayısıyla görevini gereği gibi yapmasını engellemeye çalışması nedeniyle sanığa yüklenen TCK’nın 277/1. madde ve fıkrasındaki yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunun sübut bulduğu ve tanıktan hatıra binaen ricada bulunmayan sanığın fiilinin iltimas derecesini aşması nedeniyle suç tarihinden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 69. maddesi ile TCK'nın 277. maddesinin birinci fıkrasının sonuna eklenen “Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır.” cümlesinin uygulama koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından, sanık hakkında yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan mahkumiyet hükmü kurulmasına dair yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş; sanığın eyleminin tehdit suçunu da oluşturduğu kabul edilmesine rağmen TCK'nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kapsamında daha ağır cezayı gerektiren yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan belirlenen temel cezada TCK'nın 277/2. maddesi uyarınca artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni olarak kabul edilmemiş, 04.02.2014 olan suç tarihinin, gerekçeli karar başlığına 2013 olarak eksik ve yanlış yazılması, mahallinde düzeltilmesi mümkün hata olarak kabul edilmiş, T.C. Anayasa Mahkemesinin, TCK'nın 53. maddesine ilişkin olan ve hükümden önce 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan iptal kararına yanlış anlam verilerek, TCK'nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendindeki hak yoksunluklarının uygulanmaması isabetsizliğinin infaz aşamasında dikkate alınması mümkün görülmüş, sanığa ait tekerrüre esas alınan ... 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/845 - 2013/298 sayılı ilamında TCK'nın 58. maddesinin uygulanması, bu ilamda tekerrüre esas alınan ... 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/433 - 2012/627 sayılı ilamındaki mahkumiyetin TCK'nın 141/1. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçuna ilişkin olması ve hükümden sonra 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6763 sayılı Kanunun 34. maddesi ile değişik CMK'nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan ve TCK'nın 141/1. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; TCK'nın 7/2. maddesi uyarınca, “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü de gözetilerek, 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik CMK'nın 254. maddesi uyarınca, aynı Kanun’un 253. maddesinde belirtilen esas ve usule göre uzlaştırma işlemleri ilgili mahkemece yerine getirildikten sonra, sonucuna göre, 5275 sayılı Kanunun 108/3. maddesi hükmü uyarınca ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanması durumunda hükümlünün koşullu salıvermeden yararlanamayacağı göz önüne alınarak, sanık hakkında ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmesi gerekliliği, temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin; sanığa yüklenen suçun yasal unsurları oluşmadığı ve sübutu kabul edilen eylemin de iltimas suretiyle yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulmasının ve fazla ceza hükmedilmesinin isabetsiz olduğuna, sanık kasten hareket etmediği halde hakkında hak yoksunluklarına karar verilmesinin ve sanığın pişmanlığı dikkate alınmayıp, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile erteleme hükümlerinin uygulanmamasının kanuna aykırı olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, eleştiri dışında, sair yönleri usul ve Kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,
B) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;
Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre,
Sanık ...’in, SEGBİS sistemi aracılığıyla hazır edildiği ve sanık sıfatıyla yargılandığı ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/631 esasına kayıtlı ceza davasının 04.02.2014 tarihli açık duruşmasında, hâkim olan mağdur ...'e yönelik olarak saygısız tutum ve davranışlarda bulunup, yüz ifadesini değişik şekillere soktuğu, “Ben konuşurum”, “Çok güzel olur benim için”, “Görüşmek dileğiyle kendine cici bak” şeklindeki beyanları ile mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide ederek, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret ettiği iddiasına konu olayda;
Sanığın, aynı duruşmada, tanık İsmail’i etkilemeye teşebbüs ve mağdur hâkim Aysel’e yönelik hakaret eylemlerini işlediği iddialarına dayalı olarak kamu davaları açılmış olup, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu ile kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçlarının hukuki konuları, mağdurları, sanığa isnat edilen suçların işleniş biçimleri ve eylemlerin yöneldiği kişilere göre, bir yıldan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası yaptırımı öngören 5237 sayılı TCK’nın 125. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendindeki kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası yaptırımı öngören 5237 sayılı TCK’nın 277/1. madde ve fıkrasındaki yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu ile birlikte işlenmediği kabul edilerek yapılan incelemede:
Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK'nın 125. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde düzenlenen “kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret” suçuna ilişkin olduğu, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçu için TCK'nın 125. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde, aynı Kanun maddesinin 1. fıkrası da dikkate alındığında, temel ceza miktarının “bir yıldan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK'nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan “Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanunun geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan “01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas - 2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas - 2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile “...kovuşturma evresine geçilmiş..., ...hükme bağlanmış...” ibarelerinin, aynı bentte yer alan “...basit yargılama usulü...” yönünden Anayasaya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;
Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanunun 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; “mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK'nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçu açısından TCK'nın 7. maddesi ile CMK'nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, “Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 02.11.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.