Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2011/15066 Esas 2012/2536 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/15066
Karar No: 2012/2536
Karar Tarihi: 24.02.2012

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2011/15066 Esas 2012/2536 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi         2011/15066 E.  ,  2012/2536 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Davacılar vekili tarafından, davalı ... aleyhine 04.03.2010 gününde, birleşen dosyada da aynı davacılar davalı ... aleyhine 10.06.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmazsa rayiç bedel tahsili istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davalı ... yönünden davanın reddine, davalı ... aleyhine açılan rayiç bedel istemine ilişkin talebin kabulüne dair verilen 06.06.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin masraf yokluğundan reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacılar, davalılardan ...’dan alınacak borç paraya teminat olmak üzere S.S.Riva Evleri Kooperatifindeki A9 Blok 10 numaralı ve A12 Blok zemindeki 3 numaralı bağımsız bölümler tapusunun geçirildiğini, ancak davalı ...’ın anlaşmaya aykırı davranarak vermesi gereken 770.000,00 ... vermediğini, böylelikle tapuda devir işleminin sebepsiz kaldığını, taşınmazların tapusunu 16.02.2010 tarihinde diğer davalı ...’a devrettiğini, bu davalının da kötüniyetli olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazlara ait kaydın iptali ve adlarına tescilini istemiştir.
    Birleşen davada ise sözleşmenin ademi ifası sebebiyle dava konusu taşınmazların rayiç değerlerinin ...’dan tahsiline karar verilmesi talep edilmiştir.
    Davalı ..., dava konusu taşınmazları davacıların aracılık yapmasıyla dava dışı kişilerden satın aldığını, davada dayanılan protokolün de bu sebeple yapıldığını, davanın reddini savunmuştur.
    Diğer davalı ..., iyiniyetli kayıt maliki olduğunu, davanın reddini bildirmiştir.
    Mahkemece, çekişmeli taşınmazları 16.02.2010 tarihinde tapuda kazanan davalı ... iyiniyetli tapu maliki olduğundan bahisle mülkiyet aktarımına ilişkin istemin reddine, birleşen davanın kabulü ile bilirkişinin saptadığı rayiç bedel olan 525.000,00 TL’nin davalı ...’dan tahsiline karar verilmiştir.
    Hükmü, davacılar temyiz etmiştir.
    Davada dayanılan ve davacılar ile davalı ... arasında imzalanan tarihsiz “protokol” başlıklı belge bir inançlı temlik işlemidir. Sözleşmenin içeriğinden, davalılardan ...’ın vereceği 770.000,00 ... borca karşılık davacıların dava konusu taşınmazların tapusunu bu kişiye geçirdiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 4.maddesi hükmüne göre borç, 10.09.2010 tarihinde ödenecek, aksi takdirde davalı ... bu dairelerin mülkiyetini alacağına karşılık sayacaktır. Burada belirtilmesi gereken diğer bir husus da davalı ...’ın sözleşme uyarınca vermesi gereken 770.000,00 ... davacılara ödemediğidir.
    Türk Medeni Kanununun 873. maddesi hükmü gereğince borçlu borcunu ödemediği takdirde alacaklıya taşınmazı temellük etme hakkı veren her türlü sözleşme geçersizdir. Bu kuralın alacaklının borçlunun ödememe halinden yararlanarak taşınmazı elde etmesini önlemek amacıyla getirildiği kuşkusuzdur. Anılan bu kural Roma Hukukundan gelen “... yasağı” olarak bilinir. Ne var ki, başlangıçtaki temlik “inançlı temlik” olarak yapılmışsa yapılan bu temlik geçerlidir. Zira inançlı temlikte alacaklının borçlunun borcunu ödeyememesi halinde temlik edilen taşınmazı hileli bir şekilde ele geçirmek gibi bir amacı yoktur. Bu gibi işlemlerde mülkiyet daha baştan alacaklı yana geçirilmekte borç ödendiği takdirde borçluya mülkiyeti iade hakkı tanınmakta ve fakat bu şart gerçekleşmezse mülkiyet alacaklı tarafta kalmaktadır. Böyle bir sözleşme ifa yerini tutan edim ile borcun ödenmesi niteliği taşır. Soruna Türk Medeni Kanununun 873. maddesi ve az önce sözü edilen “... yasağı” çerçevesinde bakılırsa davalıya hem başlangıçta yapılan inançlı temlik işlemi ve hem de dayanılan “protokol” başlıklı sözleşme geçerlidir. Ne var ki, davalının mülkiyeti kendisine devredilen taşınmazlar üzerinde hak iddia edebilmesi davacılara 770.000,00 ... ödemesine bağlıdır. Aksi takdirde, hiç kuşkusuz sözleşmede davalılardan ... üzerine geçirilen mülkiyet sebepsiz kalacaktır. Esasen eldeki davanın açılma nedeni de budur.
    Yukarıdan beri yapılan açıklamaların sonucuna göre, davacılar kendilerine verilmesi kararlaştırılan borç para verilmediğinden, taşınmazların mülkiyetinin iadesini isteyebilir. Çünkü, Türk Medeni Kanununun 1025.maddesine göre bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bu yüzden ayni hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir.
    Ancak, dava konusu taşınmazların mülkiyeti davalı ... üzerinde kalmamış, bu davalı mülkiyetini 03.02.2010 tarihinde kazandığı taşınmazları tapuda satış suretiyle 16.02.2010 tarihinde diğer davalı ...’a devretmiştir. İlke olarak da davalılardan ..., Türk Medeni Kanununun 1023.maddesindeki iyiniyetli tapu maliki kabul edilmelidir. Zira, hukukumuzda kişilerin satın aldığı şeylerin ileride kendilerinden alınabileceği endişesi taşımamaları dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle satın alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse iyiniyetten maksat, 08.11.1991 tarih ve 1990/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Karar gerekçesinde açıklandığı üzere “hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinememesidir”. Belirtilen bu ilke, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyiniyete dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde açıklanmış, aynı ilke tamamlayıcı madde olan m.1024’de “bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır. Bu saptamaya göre, kayda sonradan malik olan davalı ...’ın iyiniyetli veya kötüniyetli olup olmadığının yeterli biçimde araştırılması gerekmektedir.
    Her ne kadar, davalı ...’ın kötüniyetli malik olup olmadığı konusunda davacı tanık deliline dayanmış ve savunmasında belirtildiği şekilde bir benzinlikteki kendisi ve eşine ait payın 15.02.2010 tarihinde davalı ...’e devredildiği, ancak bundan kısa bir süre sonra davalı ...’ın aynı hisseleri iade ettiği ticaret sicilindeki hareketten görülmektedir. Diğer taraftan davacılar ve davalı ... arasında çeşitli sebeplerle açılmış kamu davalarının bulunduğu da anlaşılmaktadır. Mahkemece bu davaların neler olduğu ve eldeki davayı etkileyip etkilemeyeceği ceza dava dosyaları incelenerek değerlendirilmemiş, gerek duyulursa sonuçlarının beklenmesi hususu üzerinde de durulmamıştır.
    Bütün bu anlatılanlardan sonra yapılması gereken iş, davalılardan ... ile ... arasındaki hisse devir işlemleri ve bunların iade edilmesi de dikkate alınarak açılmış bulunan ceza davaları dosyalarını incelemek ve
    değerlendirmek, gerekirse Borçlar Kanununun 53.maddesi hükmüne göre bunların sonuçlanmasını beklemek, davalı ...’ın iyiniyetli veya kötüniyetli olup olmadığını bütün bunlardan sonra değerlendirmek olmalıdır.
    Değinilen yönler üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ve araştırmayla davacıların ilk kademedeki mülkiyet aktarımı isteminin reddi doğru olmadığından, karar bozulmalıdır.
    SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 24.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.












    Hemen Ara