Esas No: 2012/9510
Karar No: 2012/11052
Karar Tarihi: 18.12.2012
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2012/9510 Esas 2012/11052 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanıklar ticareti terk hükümlerine muhalefet etmek suçundan yargılanmış ve beraat etmiştir. Ancak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz etmiş ve Ceza Genel Kurulu tarafından, limited şirketlerin ticareti terk etmeleri halinde İcra İflas Yasası'nın 44. maddesindeki yükümlülükleri yerine getirmemesi durumunda, cezalandırılmalarına bir engel olmadığı belirtilmiştir. Mahkemenin yaptığı eksik araştırma sonucunda verilen beraat kararı yanlış olduğundan hüküm bozulmuştur. İİK'nın 44. maddesi, ticareti terk eden tacirin fiili olarak ticareti terk etmesi ve bu durumu on beş günlük süre içerisinde kayıtlı olduğu ticaret sicili memurluğuna bildirmemesi ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaması gerektiğini belirtmektedir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... 1. İCRA MAHKEMESİ
Ticareti terk hükümlerine muhalefet etmek suçundan sanıklar ... ve ..."in beraatlerine karar verilmiş, hüküm şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya gönderilmekle Dairemizce yapılan inceleme sonunda 23.11.2011 tarihli karar ile mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmiş, bu karara karşı Yargıtay C.Başsavcılığının 02.01.2012 tarihli itirazı üzerine, Ceza Genel Kurulunun 10.07.2012 tarih ve 2012/0050 Esas, 2012/738 sayılı kararı ile 6352 sayılı yasanın 99 ve 101. maddeleri uyarınca itirazın Dairemizce değerlendirilmesi için dosya yeniden gönderilmiş, Dairemizin mahkeme hükmünün bozulmasına ilişkin 31.10.2012 tarihli kararındaki maddi hatanın düzeltilmesi istemine havi Yargıtay C.Başsavcılığının 10.12.2012 tarihli yazısı Dairemize gelmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak; GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Somut olayda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yazısında; İİK"nun 44. maddesinde “ticareti terk eden tacir” ifadesi kullanılmış olup bu ifadenin yalnızca gerçek kişi tacirleri kapsadığına ilişkin herhangi bir kısıtlayıcı hükmün bulunmadığı, bu sebeple limited şirketlerin temsil ve idareye yetkili müdürlerinin de, şirketin ticareti terk etmeleri halinde İİK"nun 44. maddesindeki yükümlülükleri yerine getirmeyeceklerine ilişkin bir istisna getirilmediğine göre, tıpkı gerçek kişi tacirler gibi cezalandırılmalarına da bir engel bulunmadığı; diğer yandan, İİK"nun 44. maddesinde yapılan değişikliğin “ticareti terk eden kötü niyetli borçluların” bu davranışlarının önlenmesi amacıyla yapıldığının da gerekçede açıkça ifade edildiği, Yüksek Özel Dairenin kararında tüzel kişi tacirler hakkında 44. maddesinin 2. fıkrasının uygulama kabiliyetinin olmadığı belirtilmiş ise de, aynı maddenin 1. fıkrasının gözönüne alınmadığına değinilmiş ve bozma kararı verilmesi gerekirken onama kararı verilmesinin isabetsizliği ileri sürülerek hükmün bozulması talep edilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının aynı konudaki itirazına ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/02/2012 tarih ve 2012/16.HD - 505, 509 ve 513 Esas sayılı dosyalarında özetle; ticareti terk eden borçlunun 6762 sayılı Türk Ticaret Yasası anlamında tacir olmasının gerektiği, 6762 sayılı Kanunun 18. maddesinde ticaret şirketlerinin de tacir olduğunun belirtilmesi nedeniyle ticaret şirketlerinin ve bu anlamda limited şirketin anılan Kanunun 18. maddesi Uyarınca tacir olduğunda kuşku bulunmadığı, İİY"nın 44. maddesinde "ticareti terk eden tacir" ifadesi kullanılmış olup, bu ifadenin yalnızca gerçek kişi tacirleri kapsadığına ilişkin herhangi bir kısıtlayıcı hükmün konulmadığı, o halde tacir sayılan limited şirketlerin temsil ve idareye yetkili müdürlerinin, şirketin ticareti terk etmeleri halinde İcra İflas Yasasının 44. maddesindeki yükümlülükleri yerine getirmeyeceklerine ilişkin bir istisna getirilmediğine göre, tıpkı gerçek kişi tacirler gibi aynı Yasanın 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmalarına da bir engel bulunmadığı, diğer yandan İİY"nın 44. maddesinde yapılan değişikliğin “ticareti terk eden kötü niyetli borçluların” bu davranışlarının önlenmesi amacıyla yapıldığının da gerekçede açıkça ifade edildiği, ticari şirketi temsil ve idareden sorumlu müdür ve yetkililerinin bu suçu işleyemeyeceklerinin kabulü halinde, ticareti terk suçunu işleyen gerçek kişi tacirlerin İİY"nın 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerekecek, ancak aynı fiili işleyen ve İİY"nın 345. maddesi uyarınca bu fiilden sorumlu tutulması gereken ticaret şirketi müdür ve yetkililerinin ise cezai sorumluluktan muaf tutulmaları anlamına gelecektir ki bunun yasal bir dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle oyçokluğuyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmiş olduğu gerekçesine dayanılarak Başsavcılığın 02.01.2012 tarihli itirazının kabulü ile Dairemizin mahkeme hükmünün BOZULMASINA ilişkin 31.10.2012 tarihli kararındaki maddi hatanın düzeltilmesi istemini havi Yargıtay C.Başsavcılığının 10.12.2012 tarihli yazısı Dairemize gelmiş olmakla,
Yargıtay C. Başsavcılığının maddi hatanın düzeltilmesi talebi yerinde görüldüğünden kabulü ile Dairemizin 23.11.2011 tarih ve 2011/7218 Esas, 2011/7870 sayılı kararının kaldırılmasına karar verilerek yapılan inceleme sonunda;
Sanıklara isnat edilen suçun oluşabilmesi için tacirin fiili olarak ticareti terk etmesi ve bu durumu on beş günlük süre içerisinde kayıtlı olduğu ticaret sicili memurluğuna bildirmemesi ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaması gerekmekte olup, somut olayda, ... Vergi Dairesi Müdürlüğünün 04.05.2010 tarih ve 19695 sayılı yazısı ve 18.01.2010 tarihli zabıta araştırmasına göre borçlu şirketin ticareti terk ettiğinin anlaşılması karşısında, ticaret sicili memurluğunun 04.01.2010 tarihli yazısında, borçlu şirketi ... ve ..."in münferiden temsil ve ilzama yetkili oldukları anlaşılmakla, cezai sorumluluğun hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından şirket ana sözleşmesi de getirtilip, fiilin birlikte işlenmediğinin anlaşılması halinde temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar da dikkate alınarak, eş anlatımla şirketi fiilen ve etkin olarak temsil ve ilzama yetkili temsilci belirlenip, suçun oluşumundaki rolü de belirlenerek, buna göre hukuki durumların tayini gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün istem gibi BOZULMASINA, 18.12.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.