16. Hukuk Dairesi 2012/5642 E. , 2012/10662 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Kullanım kadastrosu sonucu Kazım Karabekir Mahallesi çalışma alanında bulunan 28175 ada 28 parsel sayılı 226,87 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, beyanlar hanesine 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince orman sınırları dışına çıkarıldığı, taşınmazın ...oğlu ... tarafından kullanıldığı, üzerindeki evin adı geçene ait olduğu şerhi verilerek arsa niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı, çekişmeli taşınmazın kendi zilyetliğinde olduğunu belirterek adına zilyetlik şerhi verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3402 sayılı Kadastro Kanununa 5831 sayılı yasayla eklenen Ek-4. maddesi uyarınca yapılan kullanım kadastrosu sonucu oluşan zilyetlik şerhinin iptali ve davacı adına şerh verilmesi istemine ilişkindir. Kullanım kadastrosuna itiraza ilişkin davalar, 3402 sayılı Yasanın 11. maddesinde sözü edilen askı ilan süresi içinde kadastro mahkemesine açılabileceği gibi, askı ilan süresi içinde itiraz edilmeyen tutanakların kesinleşmesi halinde, aynı yasanın 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre içinde genel mahkemelerde de açılabilir. Kullanım kadastrosu, 3402 sayılı Yasa uyarınca yapılmakta olup anılan yasada kullanım kadastrosuna karşı askı ilan süresinden sonra dava açılamayacağına; başka bir anlatımla, 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinin uygulanmayacağına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece, kullanım kadastrosuna ilişkin talebin askı ilanı süresi içerisinde kadastro mahkemesinde ileri sürülebileceği, genel mahkemelerde dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır. Diğer taraftan, dava dilekçesinde, davalılardan ..."un açık adresi bildirilmediği gibi mahkemece de bu şahsa dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmemiş; taraf teşkili sağlanmamıştır. Taraf teşkili sağlanmadan karar verilmesi de isabetli değildir. Hal böyle olunca, doğru sonuca varılabilmesi için, öncelikle taraf teşkili sağlanmalı, bundan sonra, davanın 10 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı dikkate alınarak işin esasına girilip iddia ve savunma doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 11.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.