Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2020/11231 Esas 2022/8671 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
12. Ceza Dairesi
Esas No: 2020/11231
Karar No: 2022/8671
Karar Tarihi: 16.11.2022

Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2020/11231 Esas 2022/8671 Karar Sayılı İlamı

12. Ceza Dairesi         2020/11231 E.  ,  2022/8671 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
    Suç : Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs
    Hüküm : TCK'nın 44. maddesi uyarınca aynı Kanunun 277/1, 277/2, 62/1, 53/1-2-3. maddeleri gereğince mahkumiyet

    Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
    Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
    1- Yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçu, TCK'nın ikinci kitabının “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlığını taşıyan dördüncü kısmının “Adliyeye Karşı Suçlar” başlıklı ikinci bölümünün 277. maddesinde, yerel mahkemenin karar tarihi itibarıyla; “(1) Görülmekte olan bir davada gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek veya bir haksızlık oluşturmak amacıyla, davanın taraflarından birinin, sanığın, katılanın veya mağdurun lehine veya aleyhine sonuç doğuracak bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde verilecek ceza altı aydan iki yıla kadardır. (2) Birinci fıkradaki suçu oluşturan fiilin başka bir suçu da oluşturması halinde, fikri içtima hükümlerine göre verilecek ceza yarısına kadar artırılır.” biçiminde düzenlenerek, adil yargılanma hakkını ihlâl eden, yargılamanın doğruluk, dürüstlük ve gerçeğe ulaşma ilkelerine uygun olarak yerine getirilmesi yönündeki toplumsal beklentiyi zedeleyen tutum ve davranışlar kanun koyucu tarafından yaptırıma bağlanmıştır.
    Madde gerekçesi ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2021 tarihli ve 2019/27 - 2021/101 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, suç, görülmekte olan dava dolayısıyla işlenmektedir. Bu nedenle öncelikle “görülmekte olan”, yani; “mahkeme esasına kaydedilmiş ve henüz sonuçlanmamış” bir dava bulunması gerekir. Davanın niteliğinin ise suçun oluşumu açısından bir önemi bulunmamaktadır. Görülmekte olan dava; özel hukuk hükümlerine göre ya da idare veya vergi mahkemesinde açılmış dava olabileceği gibi ceza davası da olabilir.
    Suçun maddi unsurları arasında yer alan hareket (fiil) unsuru, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı davanın taraflarından birinin veya sanığın, katılanın veya mağdurun lehine veya aleyhine sonuç doğuracak bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması için hukuka aykırı olarak etkilemeye kalkışmaktır. Suçun oluşabilmesi için, yargı görevi yapanlar ile bilirkişi veya tanıkla doğrudan bir ilişki kurulması zorunlu olup, bu ilişkiyle beraber belirli bir yönde karar vermesi veya işlem tesis etmesi hususunda yargı görevi yapandan, gerçeğe aykırı mütalâa veya beyanda bulunması hususunda bilirkişiden veya tanıktan talepte bulunulmalıdır. Ancak, suçun oluşabilmesi için, yargı görevi yapanın, bilirkişinin veya tanığın hukuka aykırı olarak kendisine iletilen talebi yerine getirerek herhangi bir karar vermesi veya işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı mütalâada veya beyanda bulunması gerekmez. Çünkü, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkileme teşebbüsünde bulunulmasıyla suç tamamlanır. Teşebbüs iltimas derecesini geçmediği takdirde ise faile daha az ceza verilmesi öngörülmüştür. Burada iltimastan maksat, hatıra binaen ricada bulunmaktır.
    Suçun tanımında “hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs” unsuruna yer verildiğinden, suçun oluşabilmesi için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkileme girişimi hukuka aykırı olmalı, hukuka uygunluk sebepleri bulunmamalıdır. Ayrıca, etkilemeye teşebbüs edilen kişinin, davanın süjesi olarak yargı görevi yapanlar ile bilirkişi veya tanık olması gerekmektedir. Yargı görevi yapan ibaresi, TCK’nın 6. maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre, yüksek mahkemeler, adlî ve idarî mahkemeler üye ve hakimleri ile Cumhuriyet savcısı ve avukatlar, yargı görevi yapan kişilerdir. Bilirkişi ve tanık kavramlarından ise ceza muhakemesi ile hukuk mahkemesindeki anlam ve içerikler anlaşılmalıdır.
    Suçun manevi unsurunun oluşabilmesi için, kasten hareket edilmesinin yanı sıra failin belirli bir saik ve amaç doğrultusunda hareket etmesi gerekir. Fail, suçu oluşturan fiili, “davanın taraflarından birinin, sanığın, katılanın veya mağdurun lehine veya aleyhine sonuç doğuracak bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da beyanda bulunması” için ve “davada gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek veya bir haksızlık oluşturmak” amacıyla gerçekleştirmelidir.
    Maddenin ikinci fıkrasına göre, “Birinci fıkradaki suçu oluşturan fiilin başka bir suçu da oluşturması halinde, fikri içtima hükümlerine göre verilecek ceza yarısına kadar artırılır.” Bu düzenlemeye yer verilme nedeni, madde gerekçesinde; “…Birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi sırasında yargı görevini yapanlar ile bilirkişi veya tanıklar, örneğin tehdit edilmiş veya cebre maruz bırakılmış olabilmektedir. Bu ihtimale binaen maddenin ikinci fıkrasında, özel bir farklı neviden fikrî içtima hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, birinci fıkrada tanımlanan suçu oluşturan fiilin aynı zamanda başka bir suç oluşturması hâlinde, fail sadece daha ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılacak; ancak bu suçtan dolayı verilen ceza, yarısına kadar artırılacaktır.” şeklinde izah edilmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada;
    Osmaniye 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/242 esasına kayıtlı ceza davasının 27.09.2013 tarihli duruşmasında, söz konusu dava kapsamında taksirle öldürme suçundan sanık sıfatıyla yargılanan İlhan K.nın savunması, şikayetçilerin beyanları ile tanık Yalçın Ö.'nün yeminli anlatımı alınıp, mahallinde keşif yapılması ile sanık İlhan K.nın tutukluluk halinin devamına karar verilerek, duruşmanın 11.10.2013 günü saat 09:30 bırakılmasının ardından, duruşma salonundan çıkarken, sanık İlhan Kaplan’ın yakınları ile ölen Adnan Akkaya’nın yakınları arasında tartışma çıktığı ve bu esnada sanık ...’nin duruşmada dinlenilen tanık Yalçın’ı; “Sen elini kolunu sallayarak gezeceğini mi sanıyorsun, seninle görüşeceğiz” şeklinde tehdit ederek, tanığı etkilemeye teşebbüs ettiği iddiasıyla sanık ... hakkında TCK’nın 277/1-2. madde ve fıkralarındaki yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan kamu davası açıldığı olayda;
    İddianameye konu edilen ve etkileme girişimi olarak değerlendirilen sanığın sözleri, duruşmada yeminli anlatımı alınan tanığa karşı duruşma salonu çıkışında söylenmiş olup, söylenen sözlerin, söyleniş tarzı ve içeriği ile söylendiği zaman ve ortama nazaran, görülmekte olan davada davanın taraflarından birinin lehine veya aleyhine sonuç doğuracak bir beyanda bulunması için tanığı hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs niteliğinde olmaması nedeniyle sanığın sübutu kabul edilen eyleminin ek savunma hakkı verilen TCK’nın 106/1-2. madde, fıkra ve cümlesindeki tehdit suçunu oluşturacağı ve mağdur ...’ın 13.01.2015 tarihli duruşmada şikayetinden vazgeçtiği gözetilerek, TCK’nın 73/6. madde ve fıkrası gereğince sanığa vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorulup, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle TCK'nın 44. maddesi uyarınca aynı Kanunun 277/1-2. madde ve fıkralarındaki yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye teşebbüs suçundan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,
    2- Kabul ve uygulamaya göre de:
    T.C. Anayasa Mahkemesinin, TCK'nın 53. maddesine ilişkin olan 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK'nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesi gerekliliğinin gözetilmemesi,
    Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 16.11.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verild

    Hemen Ara