16. Hukuk Dairesi 2012/9228 E. , 2012/10362 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında 127 ada 74 parsel sayılı 25647.32 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz sit alanı olarak devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğundan söz edilmek suretiyle davalı Hazine adına tespit edilmiştir. Davacı ... ve müşterekleri, tapu kaydı, paylaşma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak kendilerine ait taşınmazların bir bölümünün dava konusu taşınmaz içinde ölçüldüğü iddiası ile bu bölümlerin tespit edilerek adlarına tescili istemi ile dava açmışlardır. Mahkemece, yapılan yargılama sonunda davanın reddine, dava konusu taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın kamu malı niteliğinde olup kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılamayacağı ve tapu siciline tescil ettirilemeyeceği, davacı tarafın ibraz ettiği tapu kaydı ile ilgili taşınmazın tapuya tescil edilmesinin yasanın amir hükmüne aykırı olduğu gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmediği gibi, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama da karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava, tapu kaydına dayalı olarak açılmış olup tapu kayıtları mülkiyet belgesi hükmündedir. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunmasına Dair Kanunun 11. maddesinde 30.05.2007 tarih ve 5663 sayılı Yasa"nın 1. maddesi ile yapılan değişikliğe göre kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazların zilyetlik yolu ile iktisap edilemeyeceği öngörülmüştür. Tapulu taşınmazlar yönünden önleyici bir hüküm bulunmamakta olup, taşınmazın tapu kaydı kapsamında kalması halinde kayda değer verileceği kuşkusuzdur. Bu durumda tapu kaydının kapsamının belirlenmesi zorunludur. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazın bulunduğu yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yansız, yerel bilirkişi ve taraf tanıkları huzuru ile dava konusu taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalıdır. Keşifte 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kaydı yerel bilirkişi yardımı ile zemine uygulanmalı, uygulamada tapu kaydının haritası yoksa, kayıtta okunan sınırlar esas alınmalı, tapu kaydında tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyenler bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişinin düzenleyeceği haritada tapu kaydında okunan sınırlar ayrı ayrı işaret ettirilmeli böylece tapu kaydının kapsamı kesin olarak belirlenmelidir. Dava konusu taşınmazın kısmen ya da tamamen tapu kaydı kapsamında kalması halinde tapu kaydına değer verileceği kuşkusuz olup, kayıt kapsamı dışında kalan bölüm bulunması halinde ise taşınmazın 1. derecede arkeolojik sit alanı içinde kalması nedeniyle zilyetlik ile kazanılamayacağı da göz önünde bulundurularak bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yön göz ardı edilerek 2863 sayılı Yasa"nın 11. maddesine yanlış anlam verilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, davacılar vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde bulunduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 06.12.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.