Esas No: 2012/13208
Karar No: 2012/14384
Karar Tarihi: 12.12.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/13208 Esas 2012/14384 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.12.2009 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan müdahalenin önlenmesi ve eski hale getirilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 31.05.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davacı; davalının, balkonunun bulunduğu yere bitişik ve önünü kapatacak şekilde yaklaşık iki metre yüksekliğinde duvar ördüğünü, bu duvarın balkona açılan odanın ışık ve hava akımından yararlanmasını engellediği, hoşgörü sınırlarını aşarak tahammül edilemez hal aldığını belirterek duvarın yıkılarak müdahalenin önlenmesini ve eski hale getirilmesini talep etmiştir.
Davalı, taşınmazının imar kanunu uyarınca yapılmış ruhsatlı bina olup onaylı projesine aykırı durum bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi gereğince “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür."
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir.
Dosyanın incelenmesinden, keşifte hazır bulunan inşaat mühendisi bilirkişinin vefat ettiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunun keşfe katılmayan inşaat mühendisi tarafından düzenlendiği anlaşılmıştır. Ayrıca daha önce yapılan keşifte dava konusu taşınmazları zeminde gösteren çap kaydının getirtilerek zemine uygulanmadığı saptanmıştır.
Bu nedenlerle mahkemece, harita mühendisi veya fen memuru ile birlikte inşaat mühendisi bir bilirkişi de hazır edilmek suretiyle keşif yapılarak, her iki taşınmazın çap kaydı zemine uygulanmalı, gerek davacı gerekse davalının taşınmazlarının projeye uygun olarak inşa edilip edilmedikleri, davacının, davalının eylemi sonucunda komşuluk hukukuna aykırı olarak zarar görüp görmediği, komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise zararın giderilmesi şekli de belirlenerek kurulacak hükümde zararlı davranışın giderilmesi şekli, tarafların yükümlülükleri açıkça gösterilmelidir.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 12.12.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.