16. Hukuk Dairesi 2012/8573 E. , 2012/10092 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :KADASTRO MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KADASTRO
Taraflar arasında kadastro tespitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında temyize konu Şahinefendi Köyü çalışma alanında bulunan 121 ada 109 parsel sayılı 11.685,62 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle Hazine adına tespit edilmiştir. Davacılar ... ve ... kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle önce 109 parsel sayılı taşınmaza dava açmışlar, yargılama sırasında 110 parsel sayılı taşınmazın bir bölümü ile 109 ve 110 parsel sayılı taşınmazların arasında kalan ve paftasında yol olarak gösterilen bölümü de dava ettiklerini belirtmişlerdir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine ve çekişmeli 121 ada 109 parsel sayılı taşınmazın tespit gibi tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece çekişmeli 121 ada 109 parsel sayılı taşınmazdan davacının men edildiği ve men krokisinin çekişmeli taşınmazı kapsadığı, davacının çekişmeli taşınmazı kullandığından Hazineye ecri misil ödediği dolayısıyla Hazinenin üstün hakkının davacı tarafça kabul edildiği, davacı yararına çekişmeli taşınmaz hakkında zilyetlikle iktisap şartlarının oluşmadığı kabul edilmek suretiyle hüküm kurulmuş ise de; yapılan inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır.
121 ada 109 parsel sayılı taşınmaz açısından davalı hakkında usulünce verilmiş bir men kararı olmayıp sadece davalıya ecrimisil tahakkuk ettirilmiş ve ecrimisil tahakkuk ettirilen yere ilişkin kroki düzenlenmiştir. Tahakkuk ettirilen ecrimisiller de davacı tarafça ödenmiş ancak davanın açıldığı tarihe kadar taşınmaz üzerinde zilyetliklerini 20 yıldan fazla süre ile sürdürmüşlerdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 24.09.2003 gün 2003/8-592 Esas, 508 Karar, 05.05.2004 gün 2004/8-252 Esas, 257 Karar ve 09.06.2004 gün 2004/7-327 Esas, 348 Karar sayılı ilamlarında vurgulanan ve Dairemizce de benimsenen ilke gereği uzun yıllardan beri bir taşınmaza malik sıfatıyla zilyet olan, gerek Türk Medeni Kanunu"nun 713. maddesi gerekse Kadastro Kanunu"nun 14 ve 17. maddelerindeki taşınmaz mal kazanımına ilişkin koşulların lehine gerçekleştiği kişinin cebri icra tehdidi altında Hazine tarafından istenen işgal tazminatını ödemesi aleyhine yorumlanamaz. Davacının amacı Hazine tarafından istenen işgal tazminatını ödemediği takdirde hakkında Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanacak olması nedeniyle taşınmazların elinden çıkmasına engel olmaktır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki zilyetlikle iktisap edilebilir yer niteliğindeki taşınmazın, kendi adına tespit edilen 30 parsel sayılı taşınmazdan 109 parsel ve 110 parsel sayılı taşınmazdaki su kuyusuna kadar olan bölümünü kullanmaya devam etmiştir. Dava tarihinde 20 yıllık iktisap süresi murisinin kullanımı da düşünüldüğünde fazlası ile dolmuştur. Bu durumda davacının ecrimisil ödemesi Hazinenin üstün mülkiyet hakkını kabul ettiği ve fer"i zilyet olduğu anlamına gelmez. Üstelik kazanım koşulları oluşmuş mülkiyet hakkından vaz geçtiği anlamınada gelmez. Aksinin kabulü bir kimse kendi aleyhine beyanda bulunamaz ilkesine de aykırı olacağıda göz önünde bulundurularak zilyetliğe ilişkin tüm deliller değerlendirilmek sureti ile karar verilmesi gerekir. Davacı her ne kadar dava dilekçesinde 109 parsel sayılı taşınmaza Hazineyi hasım göstererek dava açmış ise de; yargılama sırasında 110 parsel sayılı taşınmazın bir bölümü ile bu iki taşınmaz arasında kalan yol bölümünü de dava ettiği yer olarak göstermiştir. Hal böyle olunca 110 parsel sayılı taşınmazın tutanak aslı getirtilip tespit maliki Hazine ise bu parsel davalı hale getirtilmek sureti ile bu parselle ilgili de bir karar verilmeli, tespit Hazine dışında üçüncü bir şahıs adına ise davanın husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerekeceği göz önünde bulundurulmalıdır. Mahkemece bu hususların göz ardı edilmesi isabetsiz olduğu gibi, paftasında yol olarak gösterilen bölüm yönünden Kadastro Mahkemesinin görevli olmadığı göz önüne alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, bu yönünün göz ardı edilmesi de doğru olmayıp, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, peşin alınan karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine, 29.11.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.