Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/9938 Esas 2015/5970 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
21. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/9938
Karar No: 2015/5970
Karar Tarihi: 08.12.2015

Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/9938 Esas 2015/5970 Karar Sayılı İlamı

21. Ceza Dairesi         2015/9938 E.  ,  2015/5970 K.

    "İçtihat Metni"


    Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 27.10.2014 gün ve 2014/18350/63383 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10.11.2014 gün ve KYB.2014/364669 sayılı ihbarnamesi ile;
    Açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçundan şüpheli ... hakkında yürütülen soruşturma evresi sonucunda, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 2013/15943 soruşturma, 2013/8751 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik müşteki Kazım Ergendedeoğlu tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin, mercii ... Ağır Ceza Mahkemesinin 28/01/2014 tarihli ve 2014/84 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
    Dosya kapsamına göre, müşteki tarafça iddia olunan özel belgede sahtecilik suçu ve kabul edilen açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçları açısından bildirilen deliller doğrultusunda hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadan, deliller toparlanmadan ve bildirilen tanıklar dinlenilmeden eksik inceleme sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği dikkate alındığında, ortada 5271 sayılı Kanun’a uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, anılan Kanun’un 160. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:
    İncelenen dosya içeriğine göre; 20.03.2013 havale tarihli şikayet dilekçesi ve aşamalarda verdiği beyan ve dilekçelerine göre müşteki ... iddiası; ... İcra Müdürlüğünden evine 13.02.2012 tarihinde Avukatlık Ücret Bedeli 60.000 TL olmak üzere faizi ile beraber toplam 72.000 TL"lik ödeme emri geldiği, ödeme emrinin ekinde 20.08.2011 tarihli kurgu olarak hazırlanmış Avukatlık Ücret Sözleşmesini görünce şok olduğu, avukat ile böyle bir sözleşme yapmadığı, 2011 yılı Temmuz ayı başında, murisi olan babasının kirada bulunan dükkanlarından payına düşen kira paralarını kiracılardan alamadığını belirterek, avukatı olan şüpheli ..."den kiracılara ihtarname çekmesini istediği, avukatının da kiracılara ihtarname çekmek için "iş sahibi olarak şurayı imzalayıver" dediği ve kendisinin de imzaladığı, bu evrakın icra takibine neden olan 20.08.2011 tarihli kurgu sözleşmenin alt yapısı olduğu, evrakın üstünü fahiş fiyat istemek amacıyla, İşin konusu ve Avukata verilecek işten ötürü ücret kısımlarını kendisi (müvekkili müşteki) aleyhine, avukat lehine sonradan avukatın doldurduğu ve 20.08.2011 tarihi atarak kurgu sözleşme meydana getirdiği, sözleşmenin tek suret olduğu, sözleşme mahiyeti bile taşımadığı, sözleşmenin sonradan doldurulduğu, avukata bu miktarda bir avukatlık ücreti ödemesini gerektiren bir hususun bulunmadığı, ... Noterliğinden 11.01.2011 tarihinde Avukatlık Genel Vekaletnamesi verdiği avukat ..."in yaptığı tek işin 05.04.2011 tarihinde ... Sulh Hukuk Mahkemesine 2011/330 Esas sayılı, iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesi davasını açmak ve ... Noterliğinde 11.07.2011 gün ve 16832 yevmiye numarası ile, ortak murise ait dükkanların, payına düşen 3/8 oranında kira bedelinin mirasçı ... ödenmesi hususu ile ilgili olarak murisin kiracılarına ihtarname göndermek olduğu, dolayısıyla bahsi geçen Avukatlık Ücret Sözleşmesinin kurgu bir sözleşme olduğunun açık olduğu, iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştürülmesi davasında ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 11.07.2011 tarihli ve 2011/330 esas, 2011/983 karar sayılı kararının 4. maddesinde; davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 550 TL avukatlık ücretinin davalıların miras hissesine düşen kısmının davalıdan alınıp davacıya verilmesi şeklinde karar bulunduğu, bu kararı avukatın mahkemeden kendisinin aldığı, dolayısıyla avukatın bu kararı gördükten sonra (yaklaşık 1 ay 9 gün sonra) kiracılara ihtar çekeceğim diyerek bir kağıt imzalatması ve sonra da üstünü doldurup, kendisinden 60.000 TL istemesinin, işlediği suçu bu belgelere de bakarak kendisi ile çeliştiğini ispatlamaya yettiği, hiçbir avukatın ücret sözleşmesini işverenin noterde avukata genel vekaletname verip 11.01.2011 tarihinden tam 8 ay sonra ve girmiş olduğu davanın 11.07.2011 karar tarihinden 1 ay 9 gün sonra (20.08.2011) tarihli sözleşme yapmasının mümkün olmadığı, bu hususun, avukatın belgelerle ispatlanmış suçunun en önemli delili olduğu, avukatın planlayarak kendisini aldatarak rant sağladığı hususlarına ilişkindir.
    5237 sayılı TCK"nun 209/1. maddesi; "Belirli bir tarzda doldurulup kullanılmak üzere kendisine teslim olunan imzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı, verilme nedeninden farklı bir şekilde dolduran kişi, şikâyet üzerine, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." hükmünü içermektedir.
    Suça konu Avukatlık Ücret Sözleşmesinde "iş sahibi" sıfatıyla atılan imzanın müştekiye ait olduğu ve bu belgenin farklı bir amaçla kullanılacağı (somut olayda avukatın kiracılara ihtarname çekmek için gerekli olduğu şeklindeki beyanı üzerine ihtarname için gerekli bir belge olduğu düşünülerek) inancıyla da olsa avukata verildiği sabittir. Soruşturmaya konu iddia ise, bu belgenin tamamen kurgusal bir şekilde boş kısımlarının doldurularak avukatlık ücret sözleşmesi haline getirildiği, müştekinin kesinlikle böyle bir belge düzenlenmesi için imza vermediği, farklı bir amaç için verdiği imzanın, verilme nedeninden farklı olarak tamamen kurgusal ve kötüniyetli bir şekilde kullanıldığı hususudur. Bu durumda sübutu halinde iddia konusu eylemin 5237 sayılı TCK"nun 209/1. maddesinde düzenlenen açığa imzanın kötüye kullanılması suçunu oluşturacağı açıktır. Şikayet konusu eylemin "özel belgede sahtecilik" suçuna uymadığı gibi, TCK"nun 209/2. maddesinde "İmzalı ve kısmen veya tamamen boş bir kâğıdı hukuka aykırı olarak ele geçirip veya elde bulundurup da hukukî sonuç doğuracak şekilde dolduran kişi, belgede sahtecilik hükümlerine göre cezalandırılır." denilmesi karşısında şikayete konu eylemin TCK"nun 209/2. maddesi kapsamında değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 24.03.1989 gün ve 1/2 sayılı kararında da öngörüldüğü üzere, müştekinin TCK"nun 209/1. maddesinde düzenlenen açığa imzanın kötüye kullanılması iddiasının yazılı delille ispatı zorunlu olup, bu hususta sunulmuş bir yazılı delil de mevcut değildir.
    Bu itibarla şüpheli hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığı kararı usul ve yasaya uygun olup, müştekinin bu karara yönelen itirazının reddine ilişkin mercii ... Ağır Ceza Mahkemesinin 28.01.2014 gün ve 2014/84 D.İş sayılı kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, kanun yararına bozma isteminin CMK"nun 309. maddesi uyarınca REDDİNE, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 08.12.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.


    Hemen Ara