Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/12528 Esas 2012/14052 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/12528
Karar No: 2012/14052
Karar Tarihi: 03.12.2012

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/12528 Esas 2012/14052 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2012/12528 E.  ,  2012/14052 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.07.2010 gününde verilen dilekçe ile Türk Medeni Kanunun 724. Maddesi gereğince temliken tescil mümkün değilse tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

    K A R A R
    Dava, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı temliken tescil, kademeli olarak 723. Maddesi gereğince zararın tahsili isteğine ilişkindir.
    Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacının kayınbiraderi olan davalıya hilesi ve güven vermesi sebebiyle taşınmazını devir ettiğine dair delil elde edilemediği gibi davalı tarafından davacı aleyhine açılan men-i müdahale davasının kabulüne karar verilerek Yargıtay 1. Hukuk Dairesi tarafından onanarak kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Davacı öncelikle Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayalı temliken tescil istemiştir. Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde diğer koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
    Türk Medeni Kanununun 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiası ileri sürülebilir.
    Malzeme sahibinin Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
    a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır;
    Türk Medeni Kanununun 724.maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin Türk Medeni Kanununun 3.maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
    Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir.
    b) İkinci koşul ise yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır;
    Bu koşul dava tarihine ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır. İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı kabil ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır.
    Bazı Yargıtay kararlarında vurgulandığı üzere, inşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar, kaldırılmasıyla malzeme sahibinin elde edeceği yarardan daha fazla ise inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açar.
    c) Üçüncü koşul, yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
    Uygun bedel genellikle yapı için gerekli olan arsa miktarının dava tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de, büyük bir taşınmazın
    bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde noksanlıklar meydana gelecekse, bunlar taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedeli arsa sahibine ödenmek üzere depo ettirilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir.
    Yukarıda değinilen üç koşulun yanı sıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Öncelikle Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri doğrultusunda gerekli araştırmalar yapılarak tarafların gösterdiği deliller değerlendirilmeli, mahallinde keşif yapılarak temliken tescil koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenmeli, davacılar yararına temliken tescil koşullarının gerçekleşmediğinin saptanması halinde ise davacıların kademeli isteminin incelenmesi gereklidir.
    Davacı, dava dilekçesinde açıkladığı hukuki işlemler ve olayları Türk Medeni Kanununun 724.maddesinde yazılı iyiniyet koşulunun göstergesi olarak açıklamış ve dilekçesinin sonuç kısmında da taşınmazın uygun bir bedel karşılığında temliken tescilini, mümkün olmadığı taktirde TMK"nın 723. maddesi gereğince zararın tahsilini istediğinden bu konuda gerekli incelemeler yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme yapılarak hilenin ispatlanamadığından bahisle davanın reddi doğru görülmemiş, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 03.12.2012 tarihinde oy birliği ile karar verildi.





    Hemen Ara