Esas No: 2012/11418
Karar No: 2012/13505
Karar Tarihi: 23.11.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/11418 Esas 2012/13505 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.04.2010 ve 24.10.2011 günlerinde verilen dilekçeler ile ... iptali ve tecil istenmesi üzerine davaların birleştirilerek yapılan duruşması sonunda; asıl ve birleştirilen dava dosyasında davacının davasının kabulüne dair verilen 17.07.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R
Davacı ayrı tarihlerde açtığı davalar ile 4 adet taşınmaz hakkında inanç sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil isteminde bulunmuştur.
Davalı, dava konusu taşınmazları bedelini davacının çocuklarının bankaya olan kredi borçlarını ödemek suretiyle edindiğini belirterek davanın reddini savunmuştur,
Mahkemece, davaların birleştirilerek yapılan yargılaması sonunda kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan”
denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı ilk açmış olduğu davasında dava konusu 33,35 ve 36 parsel sayılı taşınmazların ve birleştirilen dosyada da 75 parsel sayılı taşımazın davalı olan damadına çocuklarının bankaya olan kredi borçlarını ödemesine karşılık teminat olarak verildiğini, ödemiş olduğu borçların kendisine geri ödenmesi halinde taşınmazların davalı tarafından devredileceğinin kararlaştırıldığını belirterek, dava konusu taşınmazların ... kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir. Davalı ise dava konusu taşınmazları bedellerini ödemek suretiyle satın aldığını savunmuştur. Mahkemece, davacının istemi kabul edilerek davalı adına olan ... kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Dava mahkemenin de kabulünde olduğu gibi iddianın ileri sürülüş biçimine göre inanç sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, iddiasını yukarıda belirtildiği şekilde bir yazılı delil veya delil başlangıcı ile kanıtlayamamıştır.
Bu haliyle tanık dinlenmesi ve tanık beyanlarına göre davanın kabulüne karar verilmesi de mümkün değildir. Mahkemenin hükmüne dayanak yaptığı Yargıtay kararlarında da inanç sözleşmesinin yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı ile ispatlanabileceği belirtilmektedir. Ancak davacının delil listesinin incelenmesinde, açıkça yemin deliline dayanmamakla birlikte her türlü yasal delil ibaresi bulunduğundan yemin deliline dayanmış olduğunun kabulü gerekir. Davacı yemin deliline dayanmış olduğundan mahkemenin davacıya bu hakkının hatırlatılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yemin teklifi hakkı hatırlatılmadan yazılı bir takım gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin harcın istek halinde iadesine, 23.11.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.