Esas No: 2012/11701
Karar No: 2012/13474
Karar Tarihi: 22.11.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/11701 Esas 2012/13474 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 07.10.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 22.11.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı temsilcisi tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., davalılar adına kayıtlı olan 228 ada 75 parselin meradan kazanıldığını, belirterek tapu kaydının iptali ile taşınmazın mera olarak sınırlandırılmasını talep etmiştir.
Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıların yeri fasılasız nizasız malik sıfatıyla kırk yılı aşkın süredir kullandıkları gerekçesiyle isteminin reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı idare temsilcisi temyiz etmiştir.
Davacı istemi mera iddiasına dayalı tapu iptali, sınırlandırma ve tescil isteğine ilişkindir. Mera, bir veya birden fazla köy veya kasaba halkına bağımsız veya birlikte tahsis edilmiş ya da kadimden beri hayvan otlatmak amacıyla kullanılan, hak sahiplerinin üzerinde intifa hakkı olan arazi parçasıdır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan mera, yaylak ve kışlaklar özel mülkiyete geçirilemez, amacı dışında kullanılamaz, zamanaşımı uygulanamaz, sınırları daraltılamaz (4342 sayılı Mera Kanunu m.3,4).
Meraya elatmanın önlenmesi davası, kadim yararlanma hakkı olan köy veya belediye tüzel kişiliği ya da taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle ... tarafından açılabilir. Aynı şekilde, bir yerin mera olduğu iddiasıyla köy veya belediye tüzel kişiliğinin ya da Hazinenin tapu iptali ve sınırlandırma istemiyle dava açmasına olanak vardır.
./..
2012/11701- 13474 - 2 -
Taşınmazlara ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde en önemli delillerden biri olan keşif; re’sen veya taraflardan birinin talebi üzerine davanın her aşamasında çekişmeli taşınmazda gerekli inceleme ve araştırmaların yapılması demektir.
Keşfin nasıl yapılacağına ilişkin düzenlemelere ise 6100 sayılı HMK’nun 288 ve devamındaki hükümlerinde yer verilmiştir. Keşif, taraflara keşif gün ve saatini bildirir usulüne uygun şekilde davetiye çıkarıldıktan sonra tarafların huzurunda, davete icabet etmedikleri takdirde yokluklarında yapılabilir. Keşif yapılmasına ilişkin ara kararında; keşif giderlerinin neler olduğu ve bu giderlerin hangi tarafça karşılanması gerektiği, keşifte bilirkişi incelemesi yapılacak veya tanık dinlenecek ise bu hususların açıkça yazılması gerekir. Keşif gün ve saati duruşmada taraflara bildirilmiş ise artık taraflara ayrıca davetiye gönderilmesine gerek yoktur. Bilirkişi ve tanıkların keşif mahalline çağrılması hakkında HMK’nun 243. ve 244. maddelerinde belirtilen mahkemeye çağırmaya ilişkin hükümler uygulanır. Taraflar, kendilerine davetiye tebliğ edilmeden de göstermiş oldukları tanıkları keşifte hazır bulundurabilir. Fakat buna zorlanamazlar. Bilirkişi ve tanıkların davetiye masrafları ile tespit edilecek yollukları ilgililerden tahsil edilerek, keşif gün ve saati ile keşif mahalli keşif gününden makul bir süre önce kendilerine bildirilmelidir. Bu kuralın dışına çıkılarak, “tarafların, tanıklarını bizzat keşifte hazır bulundurmaları” şeklinde verilecek ara kararı tarafların savunma hakkını kısıtlayacağından usul hükümlerine aykırıdır.
Uygulamada yararlanmak üzere komşu taşınmazların tapu kayıtları getirtilmeli, keşifte yöreyi iyi bilen mahalli bilirkişiler ve konularında uzman olan teknik bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılmalı, kayıtlardaki her sınır bilirkişilere sorularak arazi üzerinde tespit ettirilmeli, dava konusu yeri kapsayıp kapsamadığı duraksamasız belirlenmeli, saptanan sınırlar teknik bilirkişinin çizeceği krokide işaret ettirilmeli, diğer yandan mahalli bilirkişilerin söylediklerinin denetimi açısından komşu taşınmaz revizyon tapu veya vergi kayıtlarının nizalı taşınmaz yönünü ne şekilde nitelendirdiği üzerinde durulmalıdır.
Dava konusu taşınmazın tapu kaydı harita ve krokisi mevcut ise, bu tapu kaydına Türk Medeni Kanununun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddeleri uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur. Taşınmazın harita ve krokisi yoksa veya bunlar uygulama niteliğinden yoksunsa, tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilmeli, gitti kayıtlarının yüzölçümlerine ve sınırlarına bakılmalı, bir değişiklik varsa bunun dayandığı belgeler incelenmeli, doğru ve yasal bir nedeni olup olmadığı araştırılmalı, doğru esasa dayanmıyorsa ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmelidir.
Ayrıca, karşı tarafın dayanak belgeleri ile savunmasında ileri sürdükleri kayıtların da tüm geldiler ile birlikte merciinden getirtilerek aynı şekilde mahallinde uygulanması gerekir.Keşifte dinlenecek yerel bilirkişilerin çekişmeli mera ile herhangi bir yararlanma ilişkisi bulunmayan, yansız anlatımda bulunabilecek, yöreyi iyi bilen ve çevre köy ya da kasabalarda yaşayan yaşlı kişilerden seçilmesi gerekir.
Bütün bu anlatılanlardan sonra mahkemece yapılması gereken iş, davacı iddiası doğrultusunda çevre parsellere ait dayanak kayıt ve haritaları getirtmek bunları komşu köy ve belediyelerden belirlenecek yaşlı ve tarafsız kişiler aracılığı ile keşfen uygulayarak taşınmazın öncesinin niteliğini saptamak ve bütün bu deliller toplandıktan sonra sonucuna uygun bir karar vermek olmalıdır. Eksik inceleme, araştırma ve olaya uygun düşmeyen gerekçe ile davanın yazılı olduğu şekilde reddine karar verilmesi doğru olmamış, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz istemin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 22.11.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.