Esas No: 2012/11197
Karar No: 2012/12857
Karar Tarihi: 06.11.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/11197 Esas 2012/12857 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar vd. aleyhine 10.12.2010 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 08.03.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 12.12.2011 tarihli rapor ekindeki krokide 4 no"lu alternatif olarak belirlenen seçenekten kurulacak geçiti davacının kabul etmemesi, 1, 2, 3, ve 6 no"lu alternatiflerden kurulacak geçitin ise arada tescil harici yer olan ark üzerinden geçmesi gerekeceğinden kesintisizlik ilkesine aykırılık teşkil edeceği ve 5 no"u alternatifin de yükümlü olacak taşınmazı ikiye böleceği belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi geçit davalarının nedenidir. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak
hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazların kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi olanaklı değil ise bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3. maddesi uyarınca ... siciline kaydı da gereklidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Somut olaya gelince,
Mahkemece yapılan keşif sonucu tanzim edilen 12.12.2011 tarihli fen bilirkişisi rapor ve krokisinde en uygun alternatif 6 no"lu güzergah olarak gösterilmiş ancak bu güzergah üzerinden kurulacak geçitin arada tescil harici yer olan ark üzerinden geçmesi gerekeceğinden kesintisizlik ilkesine aykırılık teşkil edeceği belirtilmiştir. Fakat bu güzergah üzerindeki su arkı üzerinden geçişin mümkün olup olmadığı veya ne şekilde geçilebileceği hakkında açıklayıcı bir bilgi bulunmamaktadır. Davacı, ark üzerinden masraflarını karşılayarak köprü yapmayı kabul ettiğine göre bu seçenek üzerinde değerlendirme yapılarak geçit hakkı tesis edilebilir. Bu nedenle mahallinde yeniden keşif yapılarak uzman bilirkişiler vasıtası ile ark üzerinden geçişin mümkün olup olmadığı veya ne şekilde geçilebileceği konusunda rapor alınarak
sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, 06.11.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.