Esas No: 2012/11925
Karar No: 2012/12819
Karar Tarihi: 06.11.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/11925 Esas 2012/12819 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 07.06.2010 gününde verilen dilekçe ile ... iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06.10.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Dava, ölünceye kadar bakım sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, bir kısım davalılar temyiz etmiştir.
Bir davanın esas yönden başarı ile sonuçlanabilmesi için davanın doğru hasım tarafından doğru hasım aleyhine açılması, başka bir ifade ile o davada taraf durumunu alanların gerçekten davacı ve davalı sıfatını taşımaları gerekir. Dava dilekçesinde davacı veya davalı olarak gösterilen kişiler şeklen o davanın tarafıdır. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Eş söyleyişle sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Mahkemece taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verilebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir.
Somut olayda, dava konusu 1612 parsel sayılı taşınmaz davanın tarafları adına değil, davada taraf olmayan ... adına kayıtlıdır. Davalıların yahut murisinin malik olmadığı taşınmaz hakkında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Dava konusu 4754, 2121, 2107 ve 233 parsel sayılı taşınmazlarda ise ölünceye kadar bakım sözleşmesinin borçlusu ... eşi ...’dan kendisine intikal edecek miras hak ve hissesini ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile davacıya devretmiştir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 511. ve devamı maddelerinden alan ölünceye kadar bakım sözleşmesinden kaynaklanan davaların kabulüne karar verebilmek için sözleşmenin ifa olanağı bulunmalıdır. Elbirliği mülkiyetine (TMK m. 701) konu bir taşınmazda elbirliği (iştirak halinde) ortaklarından birinin, ortaklık dışı bir kişiyle ölünceye kadar bakım sözleşmesi yapması halinde, sözleşme bir taahhüt muamelesi olarak geçerli olmakla birlikte elbirliği ortaklığı çözülünceye kadar sözleşmenin ifa olanağının varlığından söz edilemez.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, dava konusu taşınmazlardan 233 ve 4754 sayılı parseller 1/2 pay olarak, 2121 ve 2107 sayılı parseller ise 1/6 pay olarak muris ... adına kayıtlıdır. Muris ...’ın 1997 tarihinde vefatı ile ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/1325 E. 2010/1496 K. sayılı veraset ilamından da anlaşıldığı üzere ölünceye kadar bakım sözleşmesinin borçlusu Hatice Kahraman anılan parsellerde, diğer mirasçılılarla birlikte murisin payına elbirliği halinde malik olmuşlardır. Muris...’ın da 2008 tarihinde vefatı ile ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/1326 E. 2010/1498 K. sayılı veraset ilamına göre bir kısım davalılar murisin payına elbirliği halinde malik olmuşlardır. Böylelikle ...’dan kalan taşınmazlarda iki grup elbirliği halinde mülkiyet oluşmuştur. Hatice Kahraman’ın mirasçıları ...’ın; ...’ın mirasçıları da ...’ın mirasçısı değildir.
Elbirliği ortaklığında bir paydaşın tasarrufu ile diğer paydaşların zarar görmemesi; bir başka anlatımla diğer paydaşların dışa karşı koruması gerekir. Bunun sonucu, her türlü tasarruf tüm paydaşların oluru ile mümkündür. Somut olayda ölünceye kadar bakım sözleşmesi aynı grup içerisindeki elbirliği ortakları arasında yapılmamıştır. Ölünceye kadar bakım sözleşmesinin alacaklısı olan davacı...’ın mirasçı olup, ...’ın mirasçısı olmadığından elbirliği ortakları arasında yer almamaktadır. Bu durumda, iştirak halinde mülkiyete konu taşınmazlar yönünden ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ifa olanağının bulunduğundan söz edilemez. Mahkemece, bakım alacaklısının 4754, 2121, 2107 ve 233 parsel sayılı taşınmazlar yönünden iştirak hali devam ettiği için,
sözleşmenin henüz ifa olanağının bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 06.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.