Esas No: 2012/9684
Karar No: 2012/11915
Karar Tarihi: 16.10.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/9684 Esas 2012/11915 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 28.11.2011 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20.03.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı,...1176 parsel sayılı taşınmazı 40 yıldır kullandığını, kendisine 1988 yılında 2981 sayılı kanuna göre düzenlenmiş olan tapu tahsis belgesi verildiğini, tapusunu almak için imar uygulamasının yapılmasını beklediğini, 2002 yılında uygulamanın yapıldığını, taşınmazın birçok parsele ayrıldığını, evinin de içinde bulunduğu yerin 272 ada 4 parsel olarak belirlendiğini ve hazine adına tescil edildiğini, davalıya müracaat ettiğinde taşınmazın tapusunun verilmediğini, taşınmazı 30 senedir davasız ve aralıksız olarak kullandığını belirterek Kadastro Kanununun 14 ve TMK 713. maddeleri uyarınca ... Beldesi 272 ada 4 parsel sayılı taşınmazın hazine adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu yer ve çevresinin dava tarihinden geriye doğru 50 yıldır kesintisiz bir biçimde önce davacının babası, ölümüyle taksim sonucu bu yerin davacıya düşmesi nedeniyle davacı tarafın zilyetlik ve tasarrufunda bulunduğu, buna göre davacının dava açmakta haklı olduğu ve iddialarını kanıtladığı anlaşıldığından davanın kabulü ile ... İlçesi, ... Beldesi, 272 ada 4 parsel sayılı taşınmazın hazine adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,
-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; mahkemece yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda araştırma yapılmamış, davacının zilyetliğine yönelik olarak, zilyetlikle iktisap koşulları oluştuğu sonucuna varılarak hüküm kurulmuştur. Ancak, davacının inşa ettiği binanın imar uygulaması sonucu müstakil bir imar parseli kapsamında kaldığı anlaşılmıştır.
Bu durumda mahkemece yukarıda anlatılan ilkeler doğrultusunda araştırma yapılarak, tarafların delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.