Esas No: 2012/10099
Karar No: 2012/11764
Karar Tarihi: 15.10.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/10099 Esas 2012/11764 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 05.02.2010 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.03.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Davalı,davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, elatmanın önlenmesine ve tazminat isteğinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel adete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır” hükmü ile de malike, mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan sakınma ödevi yükleyerek, yasal kısıtlamalardan birisini düzenlemiştir.
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin
kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davacı, davalının yapmakta olduğu tünel inşaatında patlatılan dinamitler nedeniyle 103 ada 155 parsel sayılı taşınmazındaki evinin duvarlarının çatladığını, bahçesindeki meyve ağaçlarının zarar gördüğünü, kullandığı yolun kapandığını, davalının müdahalesinin menini olmazsa taşınmazında meydana gelen değer zarardan dolayı ıslah yolu ile 75921,56 TL tazminat istemiştir. Davalı ise davacının taşınmazının bulunduğu yörenin “Afete Maruz Bölge” ilan edildiğini, davacı da dahil 16 aile için yeni yerleşim yeri belirlendiğini ve davacıya verilen yeni konutun da teslim edildiğini, davaya konu edilen taşınmazdaki evin de idarece yıkıldığını davacının herhangi bir zararının bulunmadığını bildirmiştir.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Dava konusu taşınmazın “Afete Maruz Bölge” sınırları içinde kalıp kalmadığı ve davaya konu taşınmaza karşılık davacıya yeni bir taşınmaz verilip verilmediği tespit edilmiş değildir. Bu nedenle uzman bilirkişiler marifetiyle mahallinde yeniden keşif yapılarak 103 ada 155 parsel sayılı taşınmazın “Afete Maruz Bölge” sınırları içinde kalıp kalmadığı ve karşılığında davacıya yeni bir konut verilip verilmediği belirlenmelidir. Eğer davalının savunmasında yer aldığı gibi davacı adına yeni bir konut tescil edilmiş ise dava reddedilmeli aksi halde davacı yararına tazminata hükmedilmelidir. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulmazı gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 15.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.