Esas No: 2012/9504
Karar No: 2012/11581
Karar Tarihi: 11.10.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/9504 Esas 2012/11581 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 23.05.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 05.04.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre "konut alanında" kalmış olması gerekir.
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması.
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,
-Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Öte yandan, uygulamada kısaca, İmar Affı Kanunu olarak bilinen 2981 sayılı yasanın 1.maddesi hükmüne göre kanunun amacı; imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair müracaat, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemektir.
Görülüyor ki; kanun imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki yapı maliklerini hedeflemiştir. Başka bir anlatımla, kanunda yazılanlar dışındaki kişilerin İmar Affı Kanununa dayanarak istemde bulunma olanakları yoktur. Ne var ki, 3290 sayılı Kanun İle bazı maddeleri değiştirilen ve bazı maddeler eklenen 2981 sayılı Kanunun Uygulamasına Dair Yönetmeliğin 25.maddesi, kanun kapsamında kalan kişilere yapılan tahsisin bunlar tarafından üçüncü kişilere temlikine imkan tanımıştır. Ancak bu gibi durumlarda da tahsis sahiplerinden devralan kişilerin 2981 sayılı Kanundan yararlanıp yararlanamayacağı hususunun araştırılması gerekir. 2981 sayılı Kanunun 13/a hükmüne göre, arsa tahsis edilecek kimselerin kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırları içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü işyeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; dava dışı İbrahim Okunan"a 184 ada 7 parsel sayılı Hazine taşınmazı üzerine yapmış olduğu tek katlı mesken vasıflı yığma yapı nedeniyle 18.02.1986 tarihli ve 393 no"lu tapu tahsis belgesi verilmiştir. ... Noterliğinin 29.05.1998 tarihli ve 17461 no"lu Düzenleme Şeklinde Gayrımenkul Satış Vaadi ile tahsis sahibi İbrahim Okunan davacı ..."e 184 Ada 7 parsel sayılı taşınmazda bulunan 400m2 tek kat, tek daireli konutun hak ve hissesini satmayı vaat ve taahhüt etmiştir.
Dava konusu 184 ada 7 parsel sayılı taşınmaz 88.774,91. m2 olarak orman vasfı ile Maliye Hazinesi adına tapuda kayıtlı iken 15.10.1987 tarihinde ifraz edilerek 184 ada 13, 14, 15, 16 parsel sayılı taşınmazlar oluşmuştur.Arsa ve arazi düzenlemesine konu edilerek ıslah imar planı yapılmış olup dava konusu 787 Ada 1 parsel sayılı taşınmaz 229.00 m2 olarak arsa vasfı ile 15.10.1987 tarihli 2221 yevmiye numarası ile ... Belediyesi adına tescil edilmiştir. Tapu tahsis belgesinin konusunu teşkil eden yapının, ... Islah İmar Planında semt pazarı alanında kaldığı, bu nedenle bulunduğu yerde korunamadığından ... Belediye Meclisi"nin 15.06.1998 tarihli 980076 sayılı kararı ile yerine 807 ada 5 parsel sayılı taşınmaz ..."e tahsis edilmiştir. Planlardaki revizyon çalışmaları sonucunda 807 ada 5 parsel sayılı taşınmazın yolda kalacağı gerekçesiyle ... Belediye Meclisi"nin 12.11.1998 tarihli 980138 sayılı kararı ile bu tahsis de iptal edilerek yerine dava konusu 787 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tahsis edildiği anlaşılmıştır.
17.05.2007 tarihli 1/1000 ölçekli ... Koruma Amaçlı Revizyon Uygulama İmar Planına göre dava konusu taşınmaz yerel ticaret alanında kalmaktadır. Dava konusu taşınmazın davacı adına tesciline karar verilebilmesi için imar planında konut alanında kalması gerekir. Tahsise konu taşınmazın konut alanında kalıp kalmadığı bilirkişi raporları ile açıkça belirlenmediği gibi taşınmazı ilk tapu tahsis belgesi sahibinden temlik alan davacının, 2981 Sayılı Kanun hükümlerinden yararlanma şartlarını taşıyıp taşımadığı da araştırılmamıştır.
Bu durumda mahkemece, yukarıda belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 11.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.