Esas No: 2012/10705
Karar No: 2012/11557
Karar Tarihi: 11.10.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/10705 Esas 2012/11557 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.11.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.06.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı idare vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., öncesi mera olan dava konusu taşınmazın 2981 sayılı Yasanın 10/c maddesine dayanılarak davalılar adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile mera olarak özel siciline tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar temyiz etmişlerdir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden dava konusu taşınmazın evveliyatının 857 ve 252 parsel sayılı taşınmazlar olduğu, 857 parsel sayılı taşınmazın 1952 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tescil harici bırakıldığı, 20.08.1990 tarihinde 5637.72 metrekarelik kısmının “arsa” vasfı ile İl Özel İdaresi adına tescil edildiği, 252 parsel sayılı taşınmazın ise 03.10.1954 tarihli tapulama komisyonu kararı öncesinin tescil harici yerlerden olduğunun belirtildiği, 20.08.1990 tarihinde her iki parselin tevhit edildiği, 01.05.1991 tarihinde de 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesi hükmü uyarınca yapılan uygulama ile 2176.90 metrekarelik kısmının 917 parsel numarası ile İl Özel idaresi adına tescil edildiği ve 400 metrekarelik kısmının ise anılan kanun hükümleri uyarınca davalı ...’a satılarak paydaş kılındığı anlaşılmıştır.
2981 sayılı Kanunun 10/c maddesi hükmü uyarınca, imar mevzuatına aykırı bina yapılmış, hisseli arsa ve araziler veya özel parselasyona dayalı arazilerde, imar adası veya parseli olabilecek büyüklükteki alanlarda, binalı veya binasız arsa ve arazileri birbiriyle, yol fazlalarıyla veya devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerle birleştirmeye bunları yeniden ada ve parsellere ayırmaya, yapıları yeniden doğan imar ada veya parseli içinde kalanları yapı sahiplerine, yapı olmayanları diğer hisse sahiplerine müstakil veya hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre vermeye, bunlar adına tescil ettirmeye ve tescil işlemi dışında kalanların hisselerini 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre tespit edilecek bedeli peşin ödemek veya parsel sahipleri aleyhine kanuni ipotek tesis edilerek, tapu sicilinden terkin ettirmeye belediye veya valilikler re"sen yetkilidir. Belediye veya valilerin talebi halinde bu yetkiler kadastro müdürlüklerince de kullanılır. Aynı maddenin üçüncü bendi uyarınca da üzerinde yapılanma bulunan Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin valiliğin talebi üzerine, belediye veya özel idareler adına tescil edileceği hükmü öngörülmüştür. Meralar 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesinde açıklanan arsa ve araziler kapsamında olmadığından merada yapılan gecekonduların af yasasından yararlandırılması mümkün değildir. Yargıtay ve Danıştay içtihatları uyarınca da anılan kanundaki “Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler” ibaresi ile ifade olunan taşınmazlar meraları kapsamaz. (Danıştay 6. Dairesi 16.12.1998 tarih 1997/6846 E. 1998/6558 K) 4342 sayılı Mera Kanununun 14. maddesi hükümlerine uygun olarak tahsis amacı değiştirilmedikçe meralar başka amaçla da kullanılamaz.
Yukarıda açıklandığı gibi, 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesi uyarınca İl Özel İdaresi adına tescil edilemeyecek taşınmaz onun adına tescil edilmiş ise "yolsuz tescil" olacağından bu tapu hukuken yokluk ifade eder. Bu tapu kaydı üzerinde iktisapta bulunan kişilerin de Türk Medeni Kanununun 712 ve 1023. maddelerinden yararlanmaları mümkün değildir. Hukuki dayanaktan yoksun ve geçersiz olan bir işlemle merayı kendi adına tescil ettiren kişiden vaki iktisaplar da geçersizdir. Bu özelliği gereği, taşınmazı kayda dayanarak iktisap eden kişinin ikinci ya da üçüncü el olması sonuca etkili olmadığından iyiniyet iddiası dinlenmez, 712. maddenin uygulanmasından da söz edilemez
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın evveliyatı yukarıda açıklandığı gibi tapulama sırasında mera olarak sınırlandırılmamış ve tescil harici bırakılmıştır. Tescil harici bırakılan ve devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların 2981 sayılı Kanunun 10/c maddesi kapsamında bulunan yerlerden olduğu ve dava konusu taşınmazın da usulüne uygun idari bir işlemle İl Özel İdaresi adına tescil edildiği anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekir.
Kabule göre de; 11.01.2011 tarihli ve 6099 sayılı Kanunun 16. Maddesi ile 21/6/1987 tarihli ve 3402 sayılı Kadastro Kanununa 36. Maddesinden sonra gelmek üzere eklenen “Kamu tarafından açılan davalarda yargılama giderleri” başlıklı 36/A maddesinde;
“Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil, yargılama giderine hükmolunmaz” hükmü yer almaktadır.
Aynı kanunun 17. maddesi hükmü ile 3402 sayılı Kanuna eklenen geçici 11. Madde ile de;
“Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır” hükmü getirilmiştir.
Mahkemece, anılan kanun hükümleri doğrultusunda davalının yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulmaması gerekirken, değinilen kanun hükmüyle getirilen kuralın gözardı edilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 11.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.