Esas No: 2012/6689
Karar No: 2012/8940
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2012/6689 Esas 2012/8940 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... İCRA MAHKEMESİ
Ticareti terk hükümlerine muhalefet etmek suçundan sanık ... hakkında açılan davanın düşürülmesine karar verilmiş, hüküm şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya gönderilmekle Dairemizce yapılan inceleme sonunda 01/11/2011 tarihli karar ile kısmen istem gibi hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiş, bu karara karşı Yargıtay C.Başsavcılığının 03/01/2012 tarihli itirazı üzerine, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/07/2012 tarih ve 2012/0024 Esas, 2012/712 sayılı kararı ile 6352 sayılı yasanın 99 ve 101. maddeleri uyarınca itirazın Dairemizce değerlendirilmesi için dosya yeniden gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Somut olayda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz yazısında; İİK"nun 44. maddesinde “ticareti terk eden tacir” ifadesi kullanılmış olup bu ifadenin yalnızca gerçek kişi tacirleri kapsadığına ilişkin herhangi bir kısıtlayıcı hükmün bulunmadığı, bu sebeple limited şirketlerin temsil ve idareye yetkili müdürlerinin de, şirketin ticareti terk etmeleri halinde İİK"nun 44. maddesindeki yükümlülükleri yerine getirmeyeceklerine ilişkin bir istisna getirilmediğine göre, tıpkı gerçek kişi tacirler gibi cezalandırılmalarına da bir engel bulunmadığı; diğer yandan, İİK"nun 44. maddesinde yapılan değişikliğin “ticareti terk eden kötü niyetli borçluların” bu davranışlarının önlenmesi amacıyla yapıldığının da gerekçede açıkça ifade edildiği, Yüksek Özel Dairenin kararında tüzel kişi tacirler hakkında 44. maddesinin 2. fıkrasının uygulama kabiliyetinin olmadığı belirtilmiş ise de, aynı maddenin 1. fıkrasının gözönüne alınmadığına değinilmiş ve bozma kararı verilmesi gerekirken onama kararı verilmesinin isabetsizliği ileri sürülerek hükmün bozulması talep edilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının aynı konudaki itirazına ilişkin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/02/2012 tarih ve 2012/16.HD - 505, 509 ve 513 Esas sayılı dosyalarında özetle; ticareti terk eden borçlunun 6762 sayılı Türk Ticaret Yasası anlamında tacir olmasının gerektiği, 6762 sayılı Kanunun 18. maddesinde ticaret şirketlerinin de tacir olduğunun belirtilmesi nedeniyle ticaret şirketlerinin ve bu anlamda limited şirketin anılan Kanunun 18. maddesi uyarınca tacir olduğunda kuşku bulunmadığı, İİY"nın 44. maddesinde "ticareti terk eden tacir" ifadesi kullanılmış olup, bu ifadenin yalnızca gerçek kişi tacirleri kapsadığına ilişkin herhangi bir kısıtlayıcı hükmün konulmadığı, o halde tacir sayılan limited şirketlerin temsil ve idareye yetkili müdürlerinin, şirketin ticareti terk etmeleri halinde İcra İflas Yasasının 44. maddesindeki yükümlülükleri yerine getirmeyeceklerine ilişkin bir istisna getirilmediğine göre, tıpkı gerçek kişi tacirler gibi aynı Yasanın 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmalarına da bir engel bulunmadığı, diğer yandan İİY"nın 44. maddesinde yapılan değişikliğin “ticareti terk eden kötü niyetli borçluların” bu davranışlarının önlenmesi amacıyla yapıldığının da gerekçede açıkça ifade edildiği, ticari şirketi temsil ve idareden sorumlu müdür ve yetkililerinin bu suçu işleyemeyeceklerinin kabulü halinde, ticareti terk suçunu işleyen gerçek kişi tacirlerin İİY"nın 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerekecek, ancak aynı fiili işleyen ve İİY"nın 345. maddesi uyarınca bu fiilden sorumlu tutulması gereken ticaret şirketi müdür ve yetkililerinin ise cezai sorumluluktan muaf tutulmaları anlamına gelecektir ki bunun yasal bir dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle oyçokluğuyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığının itirazı yerinde görüldüğünden kabulü ile Dairemizin 01/11/2011 tarih ve 2011/5236 Esas, 2011/6883 sayılı kararının kaldırılmasına karar verilerek yapılan inceleme sonunda;
Sanığa isnat edilen suçun oluşabilmesi için tacirin fiili olarak ticareti terk etmesi ve bu durumu on beş günlük süre içerisinde kayıtlı olduğu ticaret sicili memurluğuna bildirmemesi ve bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren bir mal beyanında bulunmaması gerekmekte olup, somut olayda,
1- İcra suçlarının cezai hükümleri İcra İflas Kanununun Onaltıncı Bap’ında düzenlenmiş, bunlardan takibi şikayete bağlı olanların muhakeme usulü aynı Yasanın 349. maddesinde gösterilmiş olup, buna göre, şikayetin dilekçe veya şifahi beyanla icra mahkemesine yapılacağı hükmü getirildiği, hal böyle olunca, şikayetin usulüne uygun olarak mahkemeye yapılması nedeniyle davanın esası hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, davanın iddianame ile açılmaması sebebiyle dava şartları yokluğu gerekçesiyle davanın düşürülmesine karar verilmesi,
2- Sanığın borçlu şirketin yetkilisi olup olmadığı kayıtlı olduğu ticaret sicili memurluğundan öğrenilmeden ve yetkili oldğunun saptanması durumunda bu kez fiili durumun belirlenmesi amacıyla borçlu şirketin ticareti terk edip etmediği yönünde zabıta araştırılması yaptırılmadan, ayrıca mükellefiyetin devam edip etmediği kayıtlı olduğu vergi dairesinden sorularak, ticareti re"sen terk ettirildiğinin anlaşılması halinde hangi tarihte terk ettirildiği buna göre de şikayetinin süresinde yapılıp yapılmadığı tespit edilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,
3- Ticareti terk suçu aynı iş yeri ile ilgili olarak aynı yetkilisi/yetkilileri tarafından ancak bir kez işlenebilen bir suç olup, temyiz sebebi ile öğrenilen ve dayanak icra takip dosyası farklı olmakla birlikte tarafları aynı olan ve mahkemenin 2010/13 esas ve 2010/18 sayılı karar sayılı dava dosyasının bulunduğunun anlaşılması karşısında,sanık hakkında TCK 43. maddesinin birinci fıkrasının uygulanmasının veya davanın reddinin gerekip gerekmediği hususlarının tartışılması için anılan dosyanın bu dava dosyası ile birleştirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
İsabetsiz olup, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün istem gibi BOZULMASINA, 08.11.2012 ününde oybirliği ile karar verildi.